Sevgili
dostlar, kasım ayı denilen şeyin tuhaflığı henüz sona ermemişken inanılmaz bir
şekilde aralık ayına giriyoruz. Bu nasıl bir dünya hâlâ anlayamadık. Olmadık
şeyleri “inanılmaz” bulan insanlar böyle şeylere neden hiç şaşırmaz bunu da
anlamıyoruz. Bizler yine evimize dönüp teselli niyetine Geyikli Gece’yi okuyoruz.
Çabalarımız
çok. Çok. Ama ne yapsak olmuyor. Arada diyoruz hani şu şu şeyler ya da
insanlar, somut şeyler yani, durun onlara bir bakalım, “gerçek hayata”
atılalım. Akabinde bir Nilgün Marmara kahkahası ya da Beckett sırıtışı
görüyoruz. Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız. Çok basit çok.
Bir gömleğin düğmesinden tutun da Despair’deki Dirk Bogarde’ın şu sakallı ve
bitik haline kadar ufacık ama çok ufacık dertlerimiz var. Proust’u düşün
sevgili okuyucu. Bir madlen çikolatadan bütünüyle bir geçmişi blok halinde
yeniden şimdiye getiriyor adam. Bak ne diyorum sadece ve sadece bir madlen
çikolata. Hatırlamaktan da bahsetmiyorum gülüm okuyucu, ne olur öyle anlama.
Olmakta olan bir şeyi alıyor ve toplu bir şimdide yeniden cereyan ettiriyor
adam. Ama biz yine evimize dönüp bu defa “Ben Ruhi Bey Nasılım”ı okuyor,
Liverpool’a üzülüyoruz. Nasılım.
Geçen
senenin sonunda gösterimler bitiyor zannetmiştik. “Wanda Adında Bir Balık”’ı da
“gülerek kapatalım” minvalinde bir düşünceyle koymuş ve gösterimleri
bitirmiştik. Ama ne demiş Ahmet Haşim: “Bitmez”. Evet sevgili okuyucu, zamanında
“Ne öğrenicez lan hayattan?” diye sormuştuk ya. İşte şimdi anlıyoruz ki bir şey
öğrenmişiz: “Bitmez”. Hele bitince, hiç bitmez.
Ama
gösterimler gösterimler. Bu defa büyük ihtimalle, çok da acayip bir şekilde
bitecek. Demek istediğim ikinci dönem büyük ihtimalle buralarda olmayacağız. O
yüzden de aralık ayının seçimleri daha önceki aylara göre biraz daha kişisel
oldu. Şunu niye koymadık, bunu niye koymadık derken araya daha da hayati
sorular girdi. Mesela şöyle “Ne yani Godard koymadan mı veda edeceğiz?”
Edemedik tabi. Ve “Her Yıl Bir Godard
Koy” maddesine sadık kalarak Godard’ın olağanüstü “Müziğimiz” denemesini Aralık
ayı programına ekledik.
Daha
sonra Where The Wild Things Are’ı düşündük. Hani cennet vatanımızda “Arkadaşım Canavar”
diye bir isimle satışa sunulan Where The Wild Things Are’ı. Bugüne dek yapılmış
belki de tek “çocuk filmi” olduğu için filmi koymaya ve üzerine epeyi konuşmaya
karar verdik. Bu film üzerine söyleyeceğimiz çok şey var. Hepsini tek tek, atlamadan…
hepsini.
Eymirli
ise kısa ve net “Ben de Roeg koymadan gitmeyeyim bari” dedi. İtiraz etmeden
ekledik “Önemsizlik” filmini aralık ayına.
Veda
filmimiz ise Before Sunset oldu. Yıllar önce Before Sunrise’ı tuhaf bir Nisan
gününde koymuştuk. Şimdi bu defa yıllar sonra Before Sunset ile veda ediyoruz. Yakında
üçüncü film de gelecek biliyorsunuz. Yani bu film, bir anlamda, hiç bitmeyecek.
Sevgili
dostlar, gölgelere iyi bakın. Gölgeler mühim. “Gölgem var, iyi ki gölgem var”
diye düşünün.
Aralık ayı tam liste:
5
Aralık Çarşamba:
Where The Wild Things Are
Yönetmen: Spike Jonze
12
Aralık Çarşamba:
Önemsizlik (Insignificance)
Yönetmen:
Nicolas Roeg
19
Aralık Çarşamba:
Müziğimiz
(Notre Musique)
Yönetmen:
Jean-Luc Godard
26
Aralık Çarşamba:
Before
Sunset
Yönetmen: Richard Linklater
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder