Ne zaman bir Sokurov filmi
izlesem, yılın dokuz ayı yanımdan hiç ayırmadığım montumu giyip bir şeyler yemek
üzere evden dışarı çıkarım. Geçen akşam da aynısı oldu (Film: Faust (2011)
Saat: 22.54 Yemek: Tavuklu pilav).
Neyse.
Gelelim 18 Nisan Çarşamba gününe:
O gün yapmayı kararlaştırdığımız Bruno Dumont hamlesine, hava hiç
beklemediğimiz bir reaksiyon gösterdi: Çok ama çok yağmur.
Haliyle katılım az. Salonda aşağı
yukarı 10 kişi. Tuhaftır ki, bazılarının derse gitmesine engel olan yağmur,
yine bazılarının bir Bruno Dumont filmine (İsa’nın Yaşamı) gelmesine
engel olamamıştı.
Filmden önceki sunumda kısaca
Dumont sinemasının o betimlenemez yapısını izleyicilere anlatmaya çalıştık.
Bize göre sinemayı bir düşünme biçimi olarak ele alan bu Fransız yönetmenin,
genel tavrını belirtmeye çalıştık. Ama en iyisinin bir an önce filme geçmek
olduğunun farkındaydık. Ve öyle de yaptık.
Film bittiğinde, ona eşlik eden
yağmur da kesilmişti. Fakat biz, bu fırsattan yararlanıp bir an önce Köşk’ten
ayrılmak yerine, yine oturup film üzerine konuşmayı tercih ettik.
Ve filmin adıyla içeriğinin arasında
bir bağ kurmanın zorluğu, doğal olarak şu soruya yol açmıştı: “Filmin adı niye
İsa’nın Yaşamı?” Hepimizin kendince cevapları vardı. Bazıları bunu salondaki
diğer dokuz kişiyle paylaşmayı, bazıları da dışarıya çıktığında rastladığı ilk yakın
arkadaşına söylemek için belleğinin bir köşesine yazmayı tercih etti.
Filmin beden üzerinden işleyen
yapısı (cinselliğin sert dışavurumu, bedenlerin vurgusu, ırkçılığın bile bir
taklit -yani bir beden kullanımı- imajı ile gösterilmesi, tepkilerin
bedenselliği vs.) ile Hristiyanlıkta da “beden”in ön plana çıkarılıyor olması
(İsa’nın yaşamı) arasında oluşturduğumuz organik bağ için, salondan “Hmm.. Evet,
güzel…” onayını aldık. Dumont’un o “düşünen sinema” olgusunu imleye çalışıp
onun üzerinden konuşmayı denedik. Sonra da… Sonra da evlerimize gitme kararı,
bittabi.
Salonun sandalyeleri
düzeltilirken, bir taraftan montlarımızı giyip bir taraftan da “Yağmurun olduğu
yerde… Sadece yağmur vardır.” diyen 1922 Indianapolis doğumlu, Amerikalı bir
yazara inat; yağmurun olduğu yere, bir Dumont (İsa’nın Yaşamı) filmi
koymuş olmanın haklı gururunu yaşıyorduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder