Ne çok Peter Mullan demişiz şu 2 ayda. Ama hakkı var. Çok tartışılmıştı. Yoğun bir mail trafiğine girmiştik. Herkes ısrarla “Peter Mullan iyidir ama yönettiği filmler pek iyi olmuyor” sözümü açıklamamı istiyordu. “Ne açıklıycam ye” derken son Peter Mullan filmi Neds’i izledim ve bari birkaç şey daha söyleyeyim dedim. Ama film üzerine mi söyleyeceğim onu bilmiyorum.
Neds sorunlu İskoç çocuklarının falan filan işte. Ama Peter nasıl desem kavgadöğüşlü şeyleri iyi yapıyor. Yani hareketi iyi yakalıyor. Ritmi. Geriye de pek bir şey kalmıyor açıkçası.
Anglosakson Sineması hiçbir zaman teorik bir altyapıya sahip olmamıştır zaten. Yani bir Senaryo Matematiği, Kurgusal Eklektizm gibi şeyler Britanya’ya pek uğramadı. Sinemada üzerine çok konuştuğumuz avangard hamleler de bu bölgeye pek yansımadı. Alman Sineması Fransız sineması kendi içinde hem teknik hem de zihinsel atılımlar da bulunurken Britanyalılar Kostümlü Dönem filmleri konusunda uzmanlaştılar.
Amerikan Sineması ise bu Anglosakson Durumun sürükleyicilerinden olsa da Avrupa Sinemasından çokça etkilenen yönetmenleri sayesinde kendine ayrı damarlar bulabilirdi. (Bugün çok popüler filmlerin yaratıcısı olarak bildiğimiz Spilberg ya da Scorsese’nin zamanında Fellini’ye, Bunuel’e, Bergman’a attıkları mektuplara bakmakta fayda var).
Peter Mullan aslında hocası diyebileceğimiz Ken Loach’ın izinden giderken bu Anglosakson dünyasının küfürbazı olmayı da yine Ken Loach’dan ödünç almış görünüyor. Bu İskoç sinemacılar hem Sanatsal Avrupa Sineması’na hem de Britanya usulü Kostümlü dramalara siktiri çekerken (Fuck All Sineması diyenler de var buna.) “olduğu gibi” hayatı yansıtmaya çalışıyorlar.
Mullan oyuncu olarak My Name Is Joe yönetmen olarak ise Neds’de bu “olduğu gibi” hayatı gayet iyi gösterebiliyor hem kamera önünden hem de arkasından. Ama bir tercihim olsa oyuncu Peter Mullan’ı tercih ederim yine.
Mesela bu Neds filminde de Baba rolünde çok küçük bir rolü olmasına rağmen sürükleyip götürüyor kendi filmini. İskoç Sineması’nda çocuk oyunculardan müthiş performans almak sırandan bir şey olduğu için (Bkz yine Ken Loach filmleri özellikle Sweet Sixteen) bu konuda herhangi bir övgüde bulunmayacağım.
Ailesiyle, çevresiyle ve genel olarak hayatla problem yaşayan “kötü çevre” den bir türlü kurtulamayan karakterlerle dolu olan Neds, sanırım benim aklımda sadece son sahnesiyle kalacak. Başka bir film böyle bitse başyapıt olurdu sanırım. Ama Neds’in son sahnesinin genel olarak filmle pek bir alâkası yok. El ele kaplanların arasından geçen iki “kaybetmiş” çocuk üzerinden fazlasıyla hümanist ve duygusal bir mesaj vermeye çalışan Mullan filmin geneline bu yapıyı bir türlü oturtamadığı için (Senaryo Matematiği Britanya’ya uğramadı demiştik değil mi?) film bir yarım kalmışlık hissiyle el sallıyor bizlere.
Yine de tekrar ediyorum. Peter iyidir. Oynasın yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder