27 Haziran 2012 Çarşamba

Giray ve Dünya (3)

Bölüm 3


İnip bir durak ötedeki buluşma yerine doğru yürümeye başladım. Üstümdeki gri tişört  sırılsıklam olmuştu. Bir an baygınlık geçirir gibi oldum ama tuttum kendimi. Ayrancı geçiyordu durdurup bir bardak ayran içtim. Uzakta tam da buluşmamız gereken yerde 1.90 boylarında Fuat’ı sezdim. Dedim bu Fuat beni çok yüksek derecede dövecek. Ya sakat kalırsam dedim. Ya aldığım darbelerle aklımı çıldırırsam. Bundan sonraki hayatımı bişeyler diyecektim baktım yanında da iki şahıs var en az Fuat boylarda. Dedim bunların üçü mü dövecek beni? Daha da yaklaşıyorlardı. Yine baygınlık geçirir gibi oldum. Düşeyazarken bir simitçiye tutundum. Simitçi simit almak yönünde bir isteğim olduğunu zannederek kafasından tepsiyi indirdi ve “seç abi” dedi. Bozuntuya vermemek için aldım bir tane. Daha da yaklaştım Fuat’a. Beni görür görmez depar atar gibi yürümeye başladı ben istikametine doğru. Yanındakiler de yürüyordu. Sonra durup yanındakilere siz burada durun işareti yaptı elini garipçe hareket ettirerek. Sonra bana doğru daha da hızlı. Önümde durdu.  Bir müddet baktı. Gözlerim kararırken elini bana doğru kaldırdı aha vuruyor derken bıyık bölgemi eliyle eşeledi “Ayran mı içtin lan sen” dedi. Ağzından duyduğum son söz  bu oldu. Şiddetli bir biçimde betona doğru bayılmışım.


Uyandığımda bir teyze kolonyayla bileklerimi ovuyordu. Başımda da bir dolu insan. Bu insanlar arasında Fuat’ı seçtim. Elinde İçim Ayran ile bana bakıyordu. “Al iç şunu dedi tansiyonun yükselmiş” ben de Fuat Abi dedim Ayran ekseriyetle tansiyon düşünce önerilir ama sağol dedim. Kaşını çattı ama abi demem onu biraz sakinleştirmişti. Sonra kalk bakalım diyerek kol bölgemden kaldırdı beni “Konuşalım biraz seninle” dedi. Kalabalığa dönüp yine garip bir el hareketiyle “tamam arkadaş benimle” şeklinde bir pozlar yaptı. Kalabalık dağıldı.



Biraz yürüdükten sonra Karşıyaka Belediyesi’nin avlusunda Atatürk Heykelinin ayaklarına doğru oturttu beni. Fuat atasına ve milletine bağlı bir adamdı. Ve an azından Atatürk heykeli önünde beni dövmezdi. İşte bu düşüncelerle kendimi rahatlattım. Çenemi hafifçe yukarı göz göze geleceğimiz biçimde kaldırdı. “Ee geldim işte çocuk. Kes bakalım biletimi dedi”. Bir baba yahut abi suratı vardı Fuat’ın yüzünde. Birden ağlamaya başladım. Ayaklarına kapandım “Abim affet abim, baş tacısın abim, ben sana o sözleri sinirle söyledim, senin gibi bir pelikanlıya pardon delikanlıya edilmemesi gereken sözler ettim. Sedef’in yerini biliyorum gel götüreyim onunla gör hesabını abim. Elini ayağını öpem abim” dedim. Bunları derken her an vücuduma özellikle de yüzüme bir darbe gelir diye korktuğumdan ellerimi ve kollarımı başıma siper ettim.




Üçüncü Bölümün Sonu

Hiç yorum yok: