Merhaba ben anlatıcı. Size olanları anlatacak olan kişiyim. Yaşım falan önemli değil. Sadece olayı ilginçleştirip, sözü yeniden arkadaşlara bırakacağım Aslında her şey kışın başladı. Hangi kış? Ben diyeyim 2008 siz deyin 1040. Takvimler Kubat ayını, pardon Şubat ayını destekliyordu. Oturdum bu üçlüyü düşünmeye başladım. Giray dedim anlatıcı olsun. Ama baktım herif mal. Bunun eline öyküyü verirsen ziyan eder. Sedef ise Allah tarafından ve doğanın da izniyle herhangi bir şey anlatabilecek biçimde dizayn edilememiş. Fuat desen konuşmayı pek sevmiyor. El mahkum ben toparlayacağım meseleyi. Şimdi böyle konuşunca bütün bu kelimeler bir araya gelince tüm bu yazılanların benim hayal gücüm olduğunu,işte yazarın sosyal gözlemlerle bir karakter yarattığını zannederseniz yanılırsınız. Bütün o yazar tipler illa da sahiplenirler ya,yok benim romanım,benim öyküm,benim yeni kitabım falan. Yalandır ha hepsi. İnanmayın. Herkesin kullandığı kelimeleri bir araya getirip uzun uzun çiziyosun. Nerden biliyosun senin olduğunu orda yazılanların dayıoğlu. Ne bu ego taşşakları. Dil bitmiş gitmiş. Neyi dramatize ediyosun hâlâ senli benli konuşarak.
Neyse, olaylar şöyle gelişecek: Giray ve Sedef sabah uyandıklarında Fuat’ın Sedef’in telefonuna bıraktığı çağrıları görür görmez kahvaltı hazırlayıp televizyonu açacaklar ve bu FUAT meselesini yaklaşık 58 dakika boyunca açmayacaklar. Spor bülteni bitince Giray televizyonu kapatacak ve Sedef’e dönüp “canım bence kaçalım, dayımın çiftliği var köyde, orda saklanırız birkaç ay, söz de keser, nişan da yapar gerekirse evleniriz, komam seni ortada” diyecek Sedef de “iyi de Giray biz töre cinayetinden falan kaçmıyoruz ki ortada evlenmemizi gerektiren bir durum yok. Bence sen delikanlı bir erkek ol ve yeni sevgilim olarak Fuat ile yüzleş” diyecek Giray da “iyi ama Fuat beni acayip derecede döver ağzım burnum birbirine karışır ayaklarım kırılır bacaklarımı kırar beynimi dağıtır belki silahlıdır sıkar çocuğumuz olmaz devlet bize yer açmaz asker olurum ölürüm sen Fuat ile takılırsın yine ağlarım neme lazım Sedef evlenelim çocuğumuz Erman doğsun” diyecek. Fuat mesajlarında “ben de seni denize dökücem allahsızın kızı” diyecek.
Giray en sonunda Sedef tarafından ikna edillir. Ben Giray’ım bu arada ehe ben inka edildim pardon ikna edildim. Şimdi 330’a binip gidiyorum Mp3’ümde çok gaz şarkılar var. Önce Gökhan Özen dinledim Tabiri Caizse şarkısı. Sonra Cheyya Cheyya diye bir şarkı var ya hani Hintli şarkı onu dinledim. O kadar sabırsızım ki yani elim ayağım terliyor pınar su şişesini sıkarak bileniyom Fuat’a karşı. Aha şimdi de Kayahan çalıyor “Bu Elmanın Yarısı Olmaycak lan Fuat İbnesi” diye haykırdım 330’da. Şöför “Adam o”l dedi.
Ama şimdi bir tuhafım. Otobüs yaklaştıkça Karşıyaka’ya şu ter meselesi daha da çekilmez bir hal alıyor. Bakıyorum etrafıma benim dışımda da terleyen yok. Fuat’ı aradığımda “Karşıyaka’ya gel lan babası belirsiz orada kesicem biletini” derken ne kadar kararlıydım aslında. Aha sağ gözüm seğirmeye başladı. Burnum da akıyor. Bir durak önce inmeliyim sanırım yoksa dayanamıycam. Klimayı mı açtırsam diye düşündüm ama açık ki klima bir ben miyim böyle ya Sedef gel evlenelim dağların kızı gel ya.
İkinci Bölümün Sonu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder