17 Mart 2017 Cuma

Chantal'i Gördüm




Philippe Garrel'in 1985 yılına tarihlenen bir filmi var: She Spent So Long Under the Sun Lambs (Elle a passé tant d'heures sous les sunlights...) Oldukça kişisel, oldukça depresif ve kapalı bir film. Ama bu filmde bir şey var. Bir de değil, birçok şey var. Mesela Jean Eustache'ın anısı var. Philippe Garrel'in yakın arkadaşı, sapasağlam bir yönetmen, sadece Anne ve Fahişe (La maman et la putain) değil, başka, gizli başyapıtları da olan ve bu dünyadan kendi isteğiyle ayrılan Jean Eustache yani. İşte o Jean Eustache'a adanmış bir film bu. Garrell'in 10 yıl boyunca hastalıklı ve tutkulu bir ilişki yaşadığı Alman müzisyen ve oyuncu Nico ile yaşadıklarının dökümü bir bakıma. Film yapmak üzerine, bir filmde bir acıyı, bağımlılığı ve en temelde aşkı gösterebilmek üzerine bir deneme. O kadar kişisel ve kapalı bir film ki olup biteni anlamak için Nico’nun eroin bağımlılığını, ikilinin ilişkilerinde olup biteni biraz araştırmanız gerekiyor. Ama tüm bunlar bir başyapıtla tanışmanıza da engel olmuyor.

Her neyse, asıl meseleye geleyim, Garrell, filmin bir noktasında Chantal Akerman ile buluşuyor. Ona yeni filmi için para bulduğunu söylüyor. Chantal parayı nereden bulduğunu sorduğunda ise Garrell bir eroin işini çözdüğünden bahsediyor. Chantal de gülümseyip “demek o yüzden öyle telaşlıydın" demekle yetiniyor.
  
Uzun sayılacak bu yakın planda Chantal’in sadece yüzünü ve sigara içişini görüyoruz. Bir de kırık gülümsemesini. Bir şeye şaşırmaktan, tepki vermekten ya da sevinmekten vazgeçmiş gibi. Film 1981’de intihar eden Jean Eustache’a adanmış, içinde çok hüzünlü ve 2015’te intihar edecek bir Chantal Akerman da var. Ve şimdi, bugün izleyince, filmi bir bakıma ileri doğru atılmış bir hüzün adımı gibi okuyabiliriz. Bağımlılıklar, dibe vuruşlar ve nihayet ölümler...

Filmlerin hayatla şartlanan ama bazen onu da aşan gücünün karanlık bir örneği She Spent So Long Under the Sun LambsSinemayla hayatın birbirine karıştığı, aralarında bir faz farkının kalmadığı kaygan bir zemin. Belki de bu yüzden hâlâ bu kadar iyi bir film ve belki de bu yüzden hâlâ gizli saklı atağıyla yüzümüzde yumruk gibi patlayan bir kedere sahip.