Revenge (2017)
“Gece yarısı filmi” etiketini
gururla göğsünde taşıyabilecek; korku, gerilim, kara komedi gibi, karanlık
suları mesken tutmuş olan tür filmlerinin, kalburüstü örneklerine yuva olan Gece
Yarısı Çılgınlığı bölümü, Toronto Film Festivali’nin imza bölümlerinden biri olarak
kabul ediliyor. Önceki yıllarda Raw (2016), Green Room (2015)
gibi nitelikli işleri izlememize vesile olan bölümde yer almış olan bir filmin,
az çok neler vaat ettiğini tahmin etmek güç değil artık. Coralie Fargeat’ın ilk
uzun metraj çalışması olan Revenge (2017) de aynı festivalin 2017
versiyonuna girmeyi başarmış, adı gibi bir intikam filmi.
Zengin iş adamı Richard ve metresi
Jen, bir çölün ortasında yer alan malikaneye geliyorlar. Her sene ahbaplarıyla
av partisi düzenleyen ve evi de partisinin üssü yapan Richard, bu sene
arkadaşlarından birkaç gün önce eve vararak Jen’le vakit geçirmeyi planlıyor.
Fakat Richard’ın arkadaşlarının da eve erken gelmesi, işleri bambaşka bir
kulvara sokuyor.
Jen’in bedeni üzerinden erotizm
sosuna bandırılmış, sarı tonların hakim olduğu stilize bir görsellikle açılış
yapıyor film. Erotik tansiyonun yükselmesi için yakın plan çekimler ve arka arkaya
yerleştirilmiş karelerden faydalanan Fargeat, eril bakış açısının gözle
görülebilir olduğundan emin olmak istiyor sanki. Richard’ın arkadaşlarının eve
gelişiyle, erkek nüfusu artıyor ve dikizleyen, Jen’i kendi boyunduruğu altına
almak isteyen gözlerle, tansiyon da yükselmeye devam ediyor.
Richard’ın av izinleriyle alakalı işlemleri
halletmek üzere evden ayrılmasını fırsat bilen Stan, Jen’e tecavüz ederken, çığlıklara
gelen Dimitri ise şahit olduğu olaya göz yumuyor. Eve dönen Richard, yaşananları
öğrendikten sonra Jen’e olayı unutması için para teklif ediyor. Sonrası ise Jen’in
dövülmesi, uçurumdan itilmesi ve ölüme terk edilmesi oluyor. Çirkinlikler
silsilesi ekranda peş peşe sıralanırken, öfke de her kanattan yükseliyor. Bu noktada Fargeat, kötü olayın müsebbibi olan erkeklerin tarafında
duran kamerasının, bir anda eksenini değiştiriyor ve izleyiciyi de intikama ortak
etmeyi deniyor.
Atası olarak kabul edilebilecek
I Spit on Your Grave (1978) gibi, bir tecavüz olayı sonrasında yaşanan kırılma
anı ve karakter dönüşümü üzerine inşa edilmiş Revenge (2017), kelimenin
gerçek anlamıyla “avcıların ava dönüşmesi” ironisini kullanıyor. Hatta Jen’in
avcıları teker teker avladığı intikam süreci esnasında, hedef aldığı noktalar
da bir o kadar ironik duruyor. Tecavüze göz yuman Dimitri’nin gözlerinden
bıçaklanması, Jen’i kolundan tutup cama yaslamış olan Stan’in kolundan
vurulması, Richard’ın da keza ilk darbeyi Jen’i yaraladığı yerinden alması,
intikamı kısasa kısas şiarına boyuyor. Tıpkı I Spit on Your Grave (1978)’de
olduğu gibi. Revenge (2017)’in büyüğünün elini öptüğü bir diğer nokta da
tecavüz mağduru olan ana karakterinin adı: I Spit on Your Grave (1978),
Jennifer adındaki karakteri merkezine oturturken; Revenge (2017), bu işi
Jen ile yaparak, bağa dair çağrışımları bir kez daha mümkün kılıyor. Ancak Revenge
(2017) sadece bir tür filmi güzellemesi değil, bilakis türün tanımları ve
sınırları üzerinde alan araştırması yapan, sapına kadar yenilikçi olmaya
çalışan bir intikam filmi.
Fargeat’ın, eril bir film dili grameriyle
başlayan ancak zamanla bundan kurtulmayı tercih eden bir anlatım tutturması; hikayenin
kötülükle mücadeleden çok, “yaşamak için öldürmek” zorunda kalmaya dönüşmesiyle
çok iyi işliyor. Bahsi geçen yenilikçi tarafı biraz da bu gibi fikirler teşkil
ediyor.
Kötü bir şaka hissi yaratan bazı repliklerinin,
seyirciyi kolayca avucunun içine almayı başardığı atmosferini kısa süreliğine
de olsa zedelemesini kenara bırakırsak; perdeyi oluk oluk kana bulayan öyküsü, temkinli
bir şekilde yükselen temposu, sanki adalet yerini bulmuşçasına, derin bir oh
çektiren iyi kurgulanmış finali ve en önemlisi de türü masaya yatırırken
saygıyı elden bırakmayan hamleleriyle, Revenge (2017) alanının akılda
kalıcı örneklerinden biri olmayı hak ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder