18 Şubat 2018 Pazar

!f 2018 Güncesi – 1: Revenge

Revenge (2017)

“Gece yarısı filmi” etiketini gururla göğsünde taşıyabilecek; korku, gerilim, kara komedi gibi, karanlık suları mesken tutmuş olan tür filmlerinin, kalburüstü örneklerine yuva olan Gece Yarısı Çılgınlığı bölümü, Toronto Film Festivali’nin imza bölümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Önceki yıllarda Raw (2016), Green Room (2015) gibi nitelikli işleri izlememize vesile olan bölümde yer almış olan bir filmin, az çok neler vaat ettiğini tahmin etmek güç değil artık. Coralie Fargeat’ın ilk uzun metraj çalışması olan Revenge (2017) de aynı festivalin 2017 versiyonuna girmeyi başarmış, adı gibi bir intikam filmi.

Zengin iş adamı Richard ve metresi Jen, bir çölün ortasında yer alan malikaneye geliyorlar. Her sene ahbaplarıyla av partisi düzenleyen ve evi de partisinin üssü yapan Richard, bu sene arkadaşlarından birkaç gün önce eve vararak Jen’le vakit geçirmeyi planlıyor. Fakat Richard’ın arkadaşlarının da eve erken gelmesi, işleri bambaşka bir kulvara sokuyor.


Jen’in bedeni üzerinden erotizm sosuna bandırılmış, sarı tonların hakim olduğu stilize bir görsellikle açılış yapıyor film. Erotik tansiyonun yükselmesi için yakın plan çekimler ve arka arkaya yerleştirilmiş karelerden faydalanan Fargeat, eril bakış açısının gözle görülebilir olduğundan emin olmak istiyor sanki. Richard’ın arkadaşlarının eve gelişiyle, erkek nüfusu artıyor ve dikizleyen, Jen’i kendi boyunduruğu altına almak isteyen gözlerle, tansiyon da yükselmeye devam ediyor.

Richard’ın av izinleriyle alakalı işlemleri halletmek üzere evden ayrılmasını fırsat bilen Stan, Jen’e tecavüz ederken, çığlıklara gelen Dimitri ise şahit olduğu olaya göz yumuyor. Eve dönen Richard, yaşananları öğrendikten sonra Jen’e olayı unutması için para teklif ediyor. Sonrası ise Jen’in dövülmesi, uçurumdan itilmesi ve ölüme terk edilmesi oluyor. Çirkinlikler silsilesi ekranda peş peşe sıralanırken, öfke de her kanattan yükseliyor. Bu noktada Fargeat,  kötü olayın müsebbibi olan erkeklerin tarafında duran kamerasının, bir anda eksenini değiştiriyor ve izleyiciyi de intikama ortak etmeyi deniyor.


Atası olarak kabul edilebilecek I Spit on Your Grave (1978) gibi, bir tecavüz olayı sonrasında yaşanan kırılma anı ve karakter dönüşümü üzerine inşa edilmiş Revenge (2017), kelimenin gerçek anlamıyla “avcıların ava dönüşmesi” ironisini kullanıyor. Hatta Jen’in avcıları teker teker avladığı intikam süreci esnasında, hedef aldığı noktalar da bir o kadar ironik duruyor. Tecavüze göz yuman Dimitri’nin gözlerinden bıçaklanması, Jen’i kolundan tutup cama yaslamış olan Stan’in kolundan vurulması, Richard’ın da keza ilk darbeyi Jen’i yaraladığı yerinden alması, intikamı kısasa kısas şiarına boyuyor. Tıpkı I Spit on Your Grave (1978)’de olduğu gibi. Revenge (2017)’in büyüğünün elini öptüğü bir diğer nokta da tecavüz mağduru olan ana karakterinin adı: I Spit on Your Grave (1978), Jennifer adındaki karakteri merkezine oturturken; Revenge (2017), bu işi Jen ile yaparak, bağa dair çağrışımları bir kez daha mümkün kılıyor. Ancak Revenge (2017) sadece bir tür filmi güzellemesi değil, bilakis türün tanımları ve sınırları üzerinde alan araştırması yapan, sapına kadar yenilikçi olmaya çalışan bir intikam filmi.

Fargeat’ın, eril bir film dili grameriyle başlayan ancak zamanla bundan kurtulmayı tercih eden bir anlatım tutturması; hikayenin kötülükle mücadeleden çok, “yaşamak için öldürmek” zorunda kalmaya dönüşmesiyle çok iyi işliyor. Bahsi geçen yenilikçi tarafı biraz da bu gibi fikirler teşkil ediyor.

Kötü bir şaka hissi yaratan bazı repliklerinin, seyirciyi kolayca avucunun içine almayı başardığı atmosferini kısa süreliğine de olsa zedelemesini kenara bırakırsak; perdeyi oluk oluk kana bulayan öyküsü, temkinli bir şekilde yükselen temposu, sanki adalet yerini bulmuşçasına, derin bir oh çektiren iyi kurgulanmış finali ve en önemlisi de türü masaya yatırırken saygıyı elden bırakmayan hamleleriyle, Revenge (2017) alanının akılda kalıcı örneklerinden biri olmayı hak ediyor. 

Hiç yorum yok: