A Fábrica de
Nada - Nothing Factory (2017)
Gerek biçim gerekse içerik anlamında,
konvansiyonlara küçük müdahalelerde bulunan, Portekiz menşeili bir damar kendini
hissettirmeye başlamıştı son yıllarda. Ülkenin mevcut problemlerini türlü
yaratıcılıkla irdeleyen, görece yeni bir bakış açısıydı bu. Miguel Gomes, Marco
Martins gibi bahsi geçen damarı besleyen isimlerin yanına adını ekleyen bir
diğer isim de Pedro Pinho. Pinho’nun, iflas eden bir fabrikanın, gemiyi terk
etmek istemeyen işçileri tarafından işgal edilmesini merkezine oturtan ilk
kurmacası A Fábrica de Nada (2017), Avrupa’nın yakın zamanda yaşadığı
ekonomik krizin varlığını görmemenin imkansız olduğu dönemi arka planına
yerleştiriyor.
A Fábrica de Nada
(2017), üç saatlik süresi ve minör
anlatı biçimiyle izlemesi zor bir film. Pinho, belgeselcilik geçmişinden kalma
bir alışkanlıkla biçimlendiriyor filmin büyük bir kısmını. Yaşananlara şahit
olmayı deneyen, gerçekçiliği ıskalamamak adına da, hareketi elden bırakmayan ve
sıkça sarsılan bir görsellik var ekranda. Bu görselliğin içini ise direnen
işçilerin vakit geçirmek için top oynaması, birbirleriyle sohbet etmeleri gibi
sıradan eylemler dolduruyor. Bir de işçilerden birinin, Zé’nin, fabrika dışındaki
hayatı. Fakat Pinho’nun burada izlediği yöntem, işsizlikle yüzleşmesine ramak
kalmış bir işçi portresinden çok, iş sahibi olmakla olmamak arasında sanki herhangi
bir fark yokmuş gibi davranmaya devam eden bir karakter çizmek oluyor. Zé,
gündüzleri işgal nöbetine giderken, akşamları da her zamanki gibi kız
arkadaşıyla ya da onun oğluyla takılmaya, punk grubunda solistlik yapmaya,
sıkılmaya devam ediyor. Fabrikada izleyicinin duygularına oynayacak, işsizliğin
ağır etkileyeceği başka işçiler varken, kameranın Zé’nin peşine takılması,
Pinho’nun filmini ucuz numaralara bulaştırmak istememesinden ileri geliyor
sanki. Bu haliyle yepyeni bir gerçekçi anlatım dili kuruyor ve bir grevin, bir
işgalin sadece trajediden ibaret olmayarak da politik olabileceğini söylüyor adeta.
Üç saat içerisinde başka formlara
dönüşmeyi deneyen de bir film bu. Konuşan kafalar formülüyle bir belgesele, kameraya
bakarak konuşan karakterlerle dördüncü duvarı yıkan bir filme ya da bir anda
şarkıya ve dansa başlayan işçilerle müzikale meyleden bir filme evrilmek gibi
güzel fikirlere sahip Pinho. Ancak bu fikirler filmi gerçekçi düzleminden
koparmasın diye rasyonel açıklamalarıyla beraber geliyor. Bu rasyonaliteye her
ne kadar ihtiyaç olmasa da, tercih anlaşılabilir elbette. Sosyal meseleler arada
kaynamamalı çünkü.
Filmin ortasındaki hatırı sayılır
bir süreyi ise, kapitalizmin kendini yok edecek olması argümanı etrafına kurulu
entelektüel bir yemek masası tartışması işgal ediyor. Masanın sakinleri ise
işçiler değil, bu işin teorisi üzerine epey kafa patlatan aydınlar. İşçilere
işgal esnasında fikir veren, destek olan kişinin motivasyonu da burada yatıyor.
Anahtar vazifesi gören bu sahneyle, kendini haklı çıkarmak için işçileri
kandırmaktan çekinmeyen aydın tespiti yeniden yapılıyor. Bu da Pinho’nun
tarafını belli ediyor. Kapitalizm kadar tehlikeli görüyor bu tip insanları. Tek
derdi, krizin vurduğu işçiler Pinho’nun. Bir şeyler değişecekse bunun yöntemi
başka olmalı diyor bir nevi. Zaten filmin değişik formlara evrilmeyi deneyen anları
da bu yemek sahnesinden sonra geliyor (Nedeni yine o karakter olsa da).
Alışılagelmiş tercihlerden uzak
duran, oldukça güçlü yapısıyla Film Comment gibi saygın mecmualardan
aldığı övgüleri sonuna kadar hak eden, genç dokulu bir film A Fábrica de
Nada (2017). Uzun süresini aşabilenlere ileride adını daha çok duyuracak Pedro
Pinho gibi bir yetenek vaat ediyor. Yılın en iyilerinden.
Arábia (2017)
Arábia (2017), Miguel Gomes’in Tabu (2012)’da ya da Antonioni’nin L’avventura
(1960)’da yaptığını deneyen asimetrik bir kırılma anı filmi. Tabu (2012)’nun
ikinci parçasını fonda okunan mektup üzerine bindirilmiş bir geçmişe dönüş
anına emanet etmesi, L’avventura (1960)’nın da ilk yarım saatini
kayboluş öyküsüne verdikten sonra, aniden fikrini değiştirip filmin dümenini başka
bir yere çevirmesi, aslında bahsi geçen bu kırılma. Yönetmenliği üstlenen ikili
Dumans – Uchoa, Arábia (2017)’nın ilk 15 dakikasında André adındaki
bir gençle tanıştırıyor bizi. Kardeşiyle birlikte yaşayan André’nin, yerini bir
başkasına bırakması, hastaneye kaldırılan fabrika işçisi Cristiano’ya ait olan günlüğü
okumaya başlamasıyla oluyor.
Arábia ismi ekranda beliriyor, yani film bir nevi tekrardan başlıyor ve
artık merkezde Cristiano var. Yanımızdan geçip gitse, birkaç dakika sonra
kendini unutturacak denli sıradan bir insan o, hikayesini anlatabilmesi için
ancak böyle risk alan bir filme ihtiyacı var. Ana akım bir yapımda baş rolü
almasına imkan olmayan bir sıradanlıkla bezeli gerçekten hayatı. Hapisten
çıktıktan sonra kendine yeni bir yaşam kurmayı deneyen, mandalina bahçesinden, inşaata
kadar, türlü işlerde çalışan ve sürekli olarak bir işten diğerine sürüklenen Cristiano’nun
oldukça minör ve lirik bir anlatısı akıyor pelikülde. Anlatının kaynağını da tamamen
günlük oluşturuyor. Yazılı bir metinle haşır neşir olan benzerleri, sözün gücüne
yaslanmayı tercih edip ağdalı bir dile meylederken, Arábia (2017) kendini
farklı bir yere konumlandırıyor. Samimiyeti hedefler biçimde, günlüğün eğitimli
olmayan bir el tarafından, sadece yaşananları kayıt altına almak amacıyla
yazıldığını belli etmekten geri durmuyor. Bu da Arábia (2017)’ya
güç katıyor. Mesafeli kamera ve dış sesle, kelimelerle kayıt altına alınmış
olan olayları, bir de belgeselvari bir şekilde, görüntülerle vermeyi deniyor Dumans
– Uchoa ikilisi. Bu da epey iyi bir sonuç veriyor. Bu iki unsur
yabancılaştırmayı çağrıştırsa da, bilakis karaktere temas etmeyi
kolaylaştırıyor.
Bir yerden başka bir yere giden
yolculuğunda, şarkı söyleyen, çok çalışan, aşık olan, insanlarla tanışan, parasızlıkla
yüzleşen ve bunları günlüğüne işleyen, aslında yazdıkça, klişe bir tabirle “kendini
keşfeden” ve var eden (ekrandaki görüntüler sadece günlükte yazılanlardan ibaret
çünkü), bir göçebeyi resmeden Arábia (2017),
sakinliğiyle ve fondaki yoksulluğa rağmen sahip olduğu buruk neşesiyle, ayrıksı
ve nitelikli bir çalışma. 2017 yılının rastlaması kolay olmayan keşiflerinden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder