6 Mart 2018 Salı

!f 2018 Güncesi – 4: A Fábrica de Nada, Arábia

A Fábrica de Nada - Nothing Factory (2017)


Gerek biçim gerekse içerik anlamında, konvansiyonlara küçük müdahalelerde bulunan, Portekiz menşeili bir damar kendini hissettirmeye başlamıştı son yıllarda. Ülkenin mevcut problemlerini türlü yaratıcılıkla irdeleyen, görece yeni bir bakış açısıydı bu. Miguel Gomes, Marco Martins gibi bahsi geçen damarı besleyen isimlerin yanına adını ekleyen bir diğer isim de Pedro Pinho. Pinho’nun, iflas eden bir fabrikanın, gemiyi terk etmek istemeyen işçileri tarafından işgal edilmesini merkezine oturtan ilk kurmacası A Fábrica de Nada (2017), Avrupa’nın yakın zamanda yaşadığı ekonomik krizin varlığını görmemenin imkansız olduğu dönemi arka planına yerleştiriyor.

A Fábrica de Nada (2017), üç saatlik süresi ve minör anlatı biçimiyle izlemesi zor bir film. Pinho, belgeselcilik geçmişinden kalma bir alışkanlıkla biçimlendiriyor filmin büyük bir kısmını. Yaşananlara şahit olmayı deneyen, gerçekçiliği ıskalamamak adına da, hareketi elden bırakmayan ve sıkça sarsılan bir görsellik var ekranda. Bu görselliğin içini ise direnen işçilerin vakit geçirmek için top oynaması, birbirleriyle sohbet etmeleri gibi sıradan eylemler dolduruyor. Bir de işçilerden birinin, Zé’nin, fabrika dışındaki hayatı. Fakat Pinho’nun burada izlediği yöntem, işsizlikle yüzleşmesine ramak kalmış bir işçi portresinden çok, iş sahibi olmakla olmamak arasında sanki herhangi bir fark yokmuş gibi davranmaya devam eden bir karakter çizmek oluyor. Zé, gündüzleri işgal nöbetine giderken, akşamları da her zamanki gibi kız arkadaşıyla ya da onun oğluyla takılmaya, punk grubunda solistlik yapmaya, sıkılmaya devam ediyor. Fabrikada izleyicinin duygularına oynayacak, işsizliğin ağır etkileyeceği başka işçiler varken, kameranın Zé’nin peşine takılması, Pinho’nun filmini ucuz numaralara bulaştırmak istememesinden ileri geliyor sanki. Bu haliyle yepyeni bir gerçekçi anlatım dili kuruyor ve bir grevin, bir işgalin sadece trajediden ibaret olmayarak da politik olabileceğini söylüyor adeta.


Üç saat içerisinde başka formlara dönüşmeyi deneyen de bir film bu. Konuşan kafalar formülüyle bir belgesele, kameraya bakarak konuşan karakterlerle dördüncü duvarı yıkan bir filme ya da bir anda şarkıya ve dansa başlayan işçilerle müzikale meyleden bir filme evrilmek gibi güzel fikirlere sahip Pinho. Ancak bu fikirler filmi gerçekçi düzleminden koparmasın diye rasyonel açıklamalarıyla beraber geliyor. Bu rasyonaliteye her ne kadar ihtiyaç olmasa da, tercih anlaşılabilir elbette. Sosyal meseleler arada kaynamamalı çünkü.

Filmin ortasındaki hatırı sayılır bir süreyi ise, kapitalizmin kendini yok edecek olması argümanı etrafına kurulu entelektüel bir yemek masası tartışması işgal ediyor. Masanın sakinleri ise işçiler değil, bu işin teorisi üzerine epey kafa patlatan aydınlar. İşçilere işgal esnasında fikir veren, destek olan kişinin motivasyonu da burada yatıyor. Anahtar vazifesi gören bu sahneyle, kendini haklı çıkarmak için işçileri kandırmaktan çekinmeyen aydın tespiti yeniden yapılıyor. Bu da Pinho’nun tarafını belli ediyor. Kapitalizm kadar tehlikeli görüyor bu tip insanları. Tek derdi, krizin vurduğu işçiler Pinho’nun. Bir şeyler değişecekse bunun yöntemi başka olmalı diyor bir nevi. Zaten filmin değişik formlara evrilmeyi deneyen anları da bu yemek sahnesinden sonra geliyor (Nedeni yine o karakter olsa da).

Alışılagelmiş tercihlerden uzak duran, oldukça güçlü yapısıyla Film Comment gibi saygın mecmualardan aldığı övgüleri sonuna kadar hak eden, genç dokulu bir film A Fábrica de Nada (2017). Uzun süresini aşabilenlere ileride adını daha çok duyuracak Pedro Pinho gibi bir yetenek vaat ediyor. Yılın en iyilerinden.


Arábia (2017)




Arábia (2017), Miguel Gomes’in Tabu (2012)’da ya da Antonioni’nin L’avventura (1960)’da yaptığını deneyen asimetrik bir kırılma anı filmi. Tabu (2012)’nun ikinci parçasını fonda okunan mektup üzerine bindirilmiş bir geçmişe dönüş anına emanet etmesi, L’avventura (1960)’nın da ilk yarım saatini kayboluş öyküsüne verdikten sonra, aniden fikrini değiştirip filmin dümenini başka bir yere çevirmesi, aslında bahsi geçen bu kırılma. Yönetmenliği üstlenen ikili Dumans – Uchoa, Arábia (2017)’nın ilk 15 dakikasında André adındaki bir gençle tanıştırıyor bizi. Kardeşiyle birlikte yaşayan André’nin, yerini bir başkasına bırakması, hastaneye kaldırılan fabrika işçisi Cristiano’ya ait olan günlüğü okumaya başlamasıyla oluyor.

Arábia ismi ekranda beliriyor, yani film bir nevi tekrardan başlıyor ve artık merkezde Cristiano var. Yanımızdan geçip gitse, birkaç dakika sonra kendini unutturacak denli sıradan bir insan o, hikayesini anlatabilmesi için ancak böyle risk alan bir filme ihtiyacı var. Ana akım bir yapımda baş rolü almasına imkan olmayan bir sıradanlıkla bezeli gerçekten hayatı. Hapisten çıktıktan sonra kendine yeni bir yaşam kurmayı deneyen, mandalina bahçesinden, inşaata kadar, türlü işlerde çalışan ve sürekli olarak bir işten diğerine sürüklenen Cristiano’nun oldukça minör ve lirik bir anlatısı akıyor pelikülde. Anlatının kaynağını da tamamen günlük oluşturuyor. Yazılı bir metinle haşır neşir olan benzerleri, sözün gücüne yaslanmayı tercih edip ağdalı bir dile meylederken, Arábia (2017) kendini farklı bir yere konumlandırıyor. Samimiyeti hedefler biçimde, günlüğün eğitimli olmayan bir el tarafından, sadece yaşananları kayıt altına almak amacıyla yazıldığını belli etmekten geri durmuyor. Bu da Arábia (2017)’ya güç katıyor. Mesafeli kamera ve dış sesle, kelimelerle kayıt altına alınmış olan olayları, bir de belgeselvari bir şekilde, görüntülerle vermeyi deniyor Dumans – Uchoa ikilisi. Bu da epey iyi bir sonuç veriyor. Bu iki unsur yabancılaştırmayı çağrıştırsa da, bilakis karaktere temas etmeyi kolaylaştırıyor.

Bir yerden başka bir yere giden yolculuğunda, şarkı söyleyen, çok çalışan, aşık olan, insanlarla tanışan, parasızlıkla yüzleşen ve bunları günlüğüne işleyen, aslında yazdıkça, klişe bir tabirle “kendini keşfeden” ve var eden (ekrandaki görüntüler sadece günlükte yazılanlardan ibaret çünkü), bir göçebeyi resmeden Arábia (2017), sakinliğiyle ve fondaki yoksulluğa rağmen sahip olduğu buruk neşesiyle, ayrıksı ve nitelikli bir çalışma. 2017 yılının rastlaması kolay olmayan keşiflerinden. 

Hiç yorum yok: