30 Aralık 2010 Perşembe

Berlin Alexanderplatz Günlüğü

Rainer Werner Fassbinder'in 13 bölüm + 1 epilog'dan oluşan Başyapıtı Berlin Alexanderplatz üzerine birkaç bişey söyleyeceğim. Toplam 14 maddeden oluşacak bu yazının ilk 3 bölümünü şimdi geri kalan bölümleri ise umuyorum yakın zamanda blog'a koyacağım. Film'e ( her ne kadar bir televizyon dizisi olarak çekilmiş olsa da Berlin Alexanderplatz bugün 900 küsür dakikalık bir film olarak kabul edilmektedir) ulaşmak isteyenler olursa yorum kısmından ya da başka bir şekilde bizimle irtibata geçebilirler.- -



.....................................................................................................


BERLIN ALEXANDERPLATZ GÜNLÜĞÜ





11-11-2010 – 23:42

BÖLÜM I : CEZANIN BAŞLANGICI

Bugün eve gelmedim. Yolda sakallı adamlar vardı. Onlarla karşılaştım.

Franz Biberkopf ,sevgilisini öldürdüğü için girdiği hapishaneden 4 yıl gibi tuhaf bir süre sonra çıktı. O da sakallı adamlarla karşılaştı. Birkaç hikaye dinledi bu sakallı adamlardan ve heyecanlandı. Sanki bişeylerin değişmiş olduğunu fark etti. Ama sanki.Ufak da olsa. Biraz.

Işık-Gölge. Işık–Gölge. Franz artık “özgür” ve bu iyi bir şey değil. Çünkü “özgür” olduğu dünya o doğmadan çok önce… Franz sıkılıyor. Franz değişmek istiyor. Franz bir fahişeyle yatıyor. Franz eski bir dostu ziyaret ediyor. Franz artık “namuslu bir insan” olmak istiyor…Elleri büyük. Kafası büyük. Şapkası büyük…Franz ve Berlin küçük bir televizyonda yavaşça akıyor. Yaşlı bir Japon bu durum için ne derdi bilmiyorum ama ilk bölüm 1 saat 22 dakika sonra bitiyor. Franz son sahnede bir fahişeye sarılıp gülüyor.

Berlin Alexanderplatz. 1980. Fassbinder’in oluşan ölümüne 2 yıl kalmış.
.................................................................................................

14-11-2010 – 01:19

Bölüm II : Ölmek istemeyen bir adam nasıl yaşamalı?

-Kalorifer peteği,az önünde bir üçlü koltuk, üçlü koltuğun üstünde 88 rakamına benzer biçimde durmuş bir kot. Biraz ileride üçlü koltuğun sonlarına doğru bir spor eki “ Sao Paulo hata yapmaz”, üçlü koltuk bitince bir bilgisayar masası başlıyor,üçlü koltuk ile aralarında 2,3 cm. var. Bilgisayar masasın üstünde herhangi bilgisayar ya da benzeri bir teknolojik cihaz yok. Bilgisayar masasının alt tarafı eski gazetelerle dolu, üst tarafında ise bir salata tabağı var,içi yanmış ve patlamış mısırlarla dolu. Bu salata tabağının hemen ucunda ise bir nescafe bardağı, yakınında ise içinde sönmüş üç adet sigara bulunan bir muhallebi kabı var. İşte bu muhallebi kabının tam çaprazında yaklaşık 16,4 cm.lik bir uzaklıkta ufak bir masa var. Masanın üstünde bir defter,defterin 116. sayfasının 16. satırının tam ortasında bir el,elin baş ve işaret parmaklarının arasında bir kalem ve kalemin tam altında yani 37.satırın tam ortasında Franz Biberkopf’un söylediği “ama dünyada yanlış olan bişeyler vardı” cümlesi yazıyor. -

Franz kravat satmaktan hoşlanmıyor,o daha büyük işlerin adamı. Lina Franz’ın yeni kadını. Lina’dan aldığı tavsiye ile Nazi propagandası yapan bir gazete için çalışmaya başlıyor. Bu arada Franz “yeni dünya” adlı kulüpte mutsuz olduğunu söylüyor.


Franz,gazete satarken kapıldığı o bir anlık ait olma hissiyatı ile koluna bir gamalı haç pazubandı takıp Nazi marşları söyleyerek gazete dağıtmaya başlıyor. Eski sosyalist arkadaşları onu aşağılıyorlar ama o “milletini” sahiplenip eski arkadaşlarına karşı koyuyor ve yavaş yavaş bütün politik sahiplenmelerin kökeni olan yalnızlıktan uzaklaşıp kendisine “vatanseverlik” rolünü beğeniyor. Bu sırada ,İzmir’de, zamanı çok olan bir adam aynen Franz’ın yaptığı gibi kadınları boyunlarından ısırmak istiyor.

Dipnot : Hayat hakkında konuşmadan önce Tegel hapishanesinde 4 yıl geçirmeniz lazım.
Dipnot 2 : Soğuk mekan + sıcak mekan = Burun akması.
...........................................................................................................


14-11-2010 – 05:48


Bölüm III : Kafaya bir çekiç darbesi ruhu incitebilir.


Otto Lina’nın amcası. Franz Otto’yu sevdi. Ona “sen iyi bir dostsun” dedi. Birlikte ayakkabı bağcığı işine girdiler. Kapı kapı dolaşıp ayakkabı bağcığı satmak gibi güzel bir yöntem belirleyen Franz ve Otto işe koyuluyorlar. Franz’ın ilk müşterisi kocası savaşta ölen bir kadın. Ve kadın tüm Biberkopf karakterlerine sinmiş olan şeytan tüyü’nden etkilenerek Franz’la beraber oluyor.

Fassbinder’in diger Biberkopf başkarakterli filmlerinde ( örneğin Özgürlüğün Zorbalık Hakkı filminde) adamımız biraz daha boşvermiş ve eziktir. Ama Berlin’deki Biberkopf biraz daha hırslı ve öfkeli. Tüm Biberkopf karakterlerinin ortak noktası ise “kırılganlık”. Bütün Biberkopf karakterleri ihanete uğradıklarında yıkılıyorlar.

Berlin Alexanderplatz’de çok sevdiği,güvendiği Otto’nun ihanetine uğrayan Franz ortalıktan kayboluyor ve Lina’ya bıraktığı mektupta “öğrenmemem gereken bir şey öğrendim” diyor. Ayrıca Franz bölümün bir yerinde Adem ile Havva’yı cennetten kovduran yılan hikayesini anlatıyor. İncil ve genel olarak İsa’dan yapılan birçok alıntıya rağmen Franz’ın başat peygamberi Adem. Franz da en az Adem kadar saf ve bir yılan (Otto) yüzünden öğrenmemesi gereken bir şeyin bilgisine sahip oluyor. Ve hep “hatalı taraf olan” Franz yeni bir hata yapmamak için ortalıktan kayboluyor. Lina’yı bir başka yakın arkadaşı olan Meck’in kollarına terk ederken Otto’dan aldığı çekiç darbesini ruhundan silmeye çalışıyor.

Elektrikler ve elektrikler. Kesildi ve kesildi. Oda. Dış. Mandalina kokusu. Damla .Damla. Hayat bugün biraz daha Bergmanlı. Ve güneş Bedri Baykam’ın ressam olduğu bir ülkede bu sabah da doğuyor.






Hiç yorum yok: