29 Aralık 2010 Çarşamba

nasıl oldu?

2 yıl önceydi, hava soğuk değildi ve yağmur çiselemiyordu. alsancak'ta yolda yürürken murat göç ile karşılaştım. daha önceden çeşitli etkinlikler vesilesiyle bir araya geldiğimiz göç, yapmayı düşündüğü gösterimlerden bahsetti. etkilendim ne bileyim bir an şaşırdım ama sonra geçti şaşkınlığım. yardım etmek istediğimi bildirdim.

aradan günler,geceler,sağanak yağmurlar geçti. kasım ayı bütün saçmalığıyla yaklaştı. bir telefon sesi ile irkildim. murat göç arıyordu. "başlıyoruz" dedi. "başlayalım hocam" dedim. ilk film bir michael moore belgeseli olan "sicko" idi. 20 kişilik bir izleyici topluluğu vardı. murat hoca kısa bir sunum yapıp gösterimi başlattı. film sonrası fazla bir tartışma ortamı olmadı, bir iki şey söyleyip dağıldık. hüzünlüydü.

daha sonra yine zaman geçti. sanki başta amaçladığımız şey tam olmamıştı ya da olduramamıştık. neyse. istediğimiz filmler üzerine konuşmak,tartışmak falan kısacası diğer benzer gösterimlerden farklı olmaktı. 2 hafta sonra bu defa martin scorsese'nin "bringing out the dead" filmi ile ikinci bir başlangıç yaptık. bu defa sunum'a rafet arslan katkısı olmuştu. yine benzer izleyici sayısıyla bu defa daha fazla konuştuk film üzerine.

afiş ile tanıtım yapmıyorduk. neredeyse hiç tanıtım yapmıyorduk diyebilirim. sonra işler karıştı. aralık ayı daha garip,daha zorlu,daha almodovarlı bir havayla başlamıştı. murat hoca bir iki gösterim yapmamı istedi. ben de aralık ayında 2 film gösterimini üstlendim. "offside" ve "yaramaz harry" filmlerini toplamda 20 kişilik bir izleyici kitlesine sundum.

1 hafta sonra ise yine rafet arslan'ın sunumuyla bunuel'in "gündüz güzeli" filmini gösterdik. galiba hem sinema hem de genel olarak filmle,sürrealizmle ilgili ilk gerçek tartışma ve konuşmaları bu gösterim sonrasında yapmıştık.

bu sırada ilk dönem bitmişti. ve biz ne olduğunu anlamadan 6-7 film göstermiştik (arada unuttuğum 1 ya da 2 film olabilir. hatırladığım kadarını yazıyorum.)

sonra murat hoca askere gitti. 6 ay boyunca yoktu. daha da çok şey olmuştuk. nasıl diyeyim. şey olmuştuk işte. murat hoca birliğine teslim olurken bana da bir telefon gelmişti. mart ayının soğuk bir salonuydu. hayat bize çok şey öğretmişti derdim ama demeyeceğim çünkü öğretmemişti. odalarda ışıksızdık,katıksızdık,viraneydik. neyse telefon 50. yıl köşkü'nden geliyordu. gösterimlere devam etmek istiyorlardı. yardım edeceğimi söyleyip kapattım.

ertesi gün köşk'e gidip "ya koyalım yumurta ve süt'ü mart ayını geçirelim" dedim. olur dediler. her 2 film de yerli yapım oldukları için olsa gerek salonu doldurmuşlardı. kısa sunumlar yapıp filmleri gösterdim. genel olarak iyi olduğunu söyleyebilirdim. ama yine o şey vardı. nasıl desem. biz çok...

nisan ayı ise gösterim sayısını 4'e çıkardığımız ilk ay olmuştu. bu bir gelişmeydi ve iyiydi. art arda "öldürme üzerine kısa bir film,makas eller,manhattan ve godard'ın on iki tablodan oluşan başyapıtı hayatını yaşamak(vivre sa vie)" filmlerini koyduk. sanırım serseri aşıklar dışında kampüste gösterilen ilk godard filmi vivre sa vie idi. bu saydığım filmler arasında doğal olarak en az seyirci toplayan film olan vivre sa vie sanırım yaptığımız gösterimler içinde beni en mutlu eden gösterim olmuştu. gelen 10 kişi ile yarım saat godard tartışmıştık. bu bize bir tür devam etme gücü verdi ve devam ettik.

mayıs ayında ise 3 filmle dönemi kapattık. truffaut'dan kadınları seven adam linklater'dan before sunrise ve yine truffaut'dan 400 darbe ile o sezonu kapattık. tatmin edici bir son olmuştu.

bu dönemin başında ise murat hocanın suskun gidişi muhteşem bir dönüş ile gölgelenmişti. kasım ayında dolu dizgin bir programla 50. yıl köşkü'nde idik. bu sefer hem internet hem de afişler üzerinden tanıtım olayını genişletmiştik. kasım ayında murat hocanın sunumuyla "antichrist" benim sunumlarımla ise "rumba" ve "kıskanmak" filmlerini izledik. genel olarak seyirci sayımız artmış ve neredeyse kemik bir kitlemiz olmuştu. hoş şeylerdi bunlar tabi.

aralık ayında ise 4 filmle hızlandık (umuyorum bu filmlerle ilgili hazırladığımız afişleri yakın zamanda buraya ekleyeceğim.) murat hocanın sunumlarıyla "zelig (bu sunumda murat hocaya pitey gonca özbay eşlik etmişti) ve taxi to the dark side benim sunularımla ise kızgın taşlara düşen su damlaları ve aşk zamanı filmlerini izledik.

işte 28 aralık salı günü yaptığımız aşk zamanı gösterimi ile bu sezonun ilk dönemini kapattık. başta yaşadığımız tatminsizlik büyük ölçüde sona erdi. ikinci dönem biraz daha avangard olacağımızı sanıyorum.

şubat ayından itibaren yine her salı 50. yıl köşkü'nde olacağız. ve galiba. ne bileyim. güzel olur. öyle sanıyorum. her geçen gün.. neyse. bekliyoruz.

Hiç yorum yok: