23 Kasım 2011 Çarşamba

Bir Zürafa İçin Değişik Şeyler





Jacques Rivette’in anlattığına göre Yeni Dalga dediğimiz olayın ilk başlangıç yeri Fransız Sinematek’i imiş. Bu Sinematek’in kurucusu olan Henri Langlois (“hazinelerimizi koruyan ejder”) Uzakdoğu,Ortadoğu Doğu Avrupa,Hindistan vs. gibi yerlerden biriktirdiği eski-yeni ne film varsa bu 50 kişinin sığabildiği Sinematek’e koyarmış.


1940’lı yılların sonunda bu Sinematek’in düzenli seyircileri oluşmaya başlamış. Daha sonra bir Ekim ayında, muhtemelen çek bir yazardan uyarlanmış birkaç film ya da eski,grenli ve neşeli Hollywood müzikallerinin gösterildiği bir gün yine izleyiciler her zaman olduğu gibi dengeli bir şekilde küçük salona yerleşirken, ilk iki sırada (yine her zaman olduğu gibi) üç genç olur, bunlar üç ya da dört koltuk aralıklarla otururlarmış. En solda oturan genç diğerlerine göre biraz daha iyi giyimli,bir not defterine notlar alırken,kucağında da muhtemelen etnoloji ders kitapları ve modern şiir ile alakalı bişeyler taşırmış.(Godard) İkinci sırada oturan ve Jean Pierre Leaud’a benzeyen ve diğerlerine göre daha genç olan tip ise,kepçe gibi kulakları ve üstüne bol gelen elbiseleriyle boş perdeye bile dikkatlice bakmaktaymış. (Truffaut) Önun önünde ve biraz sağa doğru ise üçüncü genç oturmaktaymış. Diğer iki gençten daha küçük,zamanını Henry James okuyarak geçiren bu gencin suratında taşralı olduğunu belli eden bir gülümseme varmış (Rivette). Ha bir de ışıklar sönünce koşarak salona gelen ve genelde her gösterime böyle geç kalan iki genç daha varmış (Chabrol ve Rohmer) Gel zaman git zaman bu beş gençten biri diğerlerine laf atınca tanışmış ve arkadaş olmuşlar. Sonra da Rivette’in evine gidip çay içmişler. Hepsi de sinema yapmak istiyormuş.




Biz biraz hikâyeleştirdik ama yeni dalgacıların tanışması gerçekten de böyle gerçekleşmiş. Tabi insan düşünüyor bizim memlekette nasıl şeyler oluyor diye. Mesela biz 2 yıldır gösterim yapıyoruz Köşk’te. Burada tanıştığımız çok güzel insanlar da oldu tabi ama “haydi film yapalım,kamera getirin, ışık getirin, beni getirin” diyen heyecanlı filmsevicilere hiç rastlamadık. Neyse ya. Aslında bunları yazmayacaktım ben ama giriş böyle oldu nedense. Aslında böyle değildi biliyorum. Hepsi hikâye hepsi imaj ama yine de üzücü biliyorum. Hırvatlar hakemi oyaladı biraz cümle kurmak isterdim devamı gelen. Nasıralı İsa. Nasıralı Elia Süleyman. İsrail kurgu oldu Filistin belgesel. Elia Süleyman’ın bir filmi vardı geçende İletişim’de. Ben Elia Süleyman severim. Ama bu defa “Hatırlıyorum” ya da Amarcord yapıcam derken ipin ucunu kaçırmış. Filistin meselesi, üzerine en çok şey söylenebilecek olaydır belki de. Ama Elia ısrarla net bir cümle kurmuyor. Daha çok kendi ailesinin acılarına odaklanıyor. Olanı göstermekle yetiniyor. Kutsal Direniş’te müthiş biçimde kullandığı mizahı ise bir türlü filme yediremiyor. Bütün bunları neyle açıklayalım Elia otur. Sel “Düşünsel” diye bir kategori bulup kitap basıyor. Çok sikimsel. Dayım böylelerine “anası konkencinin çocukları” derdi. Geçenlerde bir Zerrin Doğan filminde “Tüm buralarda tanıdık tamirci yok” diye bir tümce duydum. Tüm buralarda tanıdık tamirci yok. O an filme girmek ve “ben varım ben Aras usta”. Sen nehirleri yataklarında ayırırdın da örterdin üstünü. MAKAVEJEV’in bir filmi var Sweet Movie diye. Uzun zamandır üzerine yazma hamlelerinde bulunuyorum ama olmuyor. Sonra yine bakıyorum yeni dalgacılara hepsi yazmış da yazmış yıllar boyunca. Sonunda da bir film estetiği geliştirip bunu pratiğe de mükemmel yansıtmışlar. Peki biz ne yapıcaz Cafer. Birazdan yatacağı geceye gidecek herkes ben ne yapsam ne yapsam ne yapsam. Makavejev işte o da yatacağı geceye gidecek. Ne yapmış mesela o Kanada’da çektiği filmde? Sosyalizm’in enformasyona sokulan algılanış biçimine bolca penis,vajina,kusmuk,sidik göstererek tepki göstermiş. Ama bu kadar basit ve çakma anarşik değil tabi. 3-5 olayı birbirine teyelleyip “sinemada zaman”ı katletmiş. Acımamış. Geçen her gün barda bir adam gördüm Böyle bara girdi ve etraftaki tüm kızlar “aa bu o” dediler Biz de bir arkadaş var işte diyoruz kim bu düdük Sonra yan masadaki bir ünlü edebi kişiliğe gidip “usta geldim ustaa” dedi Bizim de tanıdığımız “usta” da elemanı bize çevirip “bak bunları tanırsın sen yazdıklarını göstermiştim” diye yumurtlayıverdi Eleman da “oo,bomba şeyler usta konuşalım bir ara” şeklinde bir söylemde bulundu bana dönüp Ağzında 3-4 top profiterol var gibi dolu dolu konuşuyordu eleman Sevmedim Neyse ben de döndüm “aaa” diyen kızlardan birine “kim bu” dedim “Can Bonomo” dedi gözlüksüz kız Ben de “Bono mu?” Adam işte Makavejev’in tersten okunması İnsan Bonomo diyebilir basitçe Makavejev’e lakin bence Bono o iyi bakmak lazım Parajanov mesela Yaz yaz yaz Ne yazıcan adama Klişeden kaçıcaz derken kalmıyor geriye bişey Netten baktım Parajanov’la ilgili ne var diye Yok derviş yok usta yok mistik falan filan Bildiğim küfürler var birkaç onları ettim Geçen sene de islamikboy bir tip Abbas Kierostami üzerine bir belgesel yapmış onu gösteriyordu İletişim topluluğu Kalkmış İran’a da gitmiş adam allasen Ama çocuk uzun ve çirkin saçlarına hiç aldırmadan mütemadiyen “derviş” “mistik usta” “hümanist dev” diyor Kiarostami’ye Gösterimde de bulunan ve Kierostami’yi de gayet iyi bilen İran’lı bir arkadaş “mal lan bu” lafını etmişti hayatında ilk kez Ve dilimizde o filmi ve o filmi çeken özneyi.. daha iyi tümce yok Geçen gün Hegel’in estetik derslerini okurken aklıma geldi Sosyoloji bölümünde bir kız var Hep de karşılaşıyoruz elinde böyle Derrida kitaplarıyla falan salınıyor ortalıkta Güzel de bir kız Anlaşılmaz şey doğrusu Bir gün bakıyorum “Marx’ın Hayaletleri” ertesi gün bakıyorum “Gramatoloji” daha da ertesi gün bakıyorum “Bağışlama ve Kozmopolitizm.” Nesin sen hanfendi Derrida okuyorum diye hava mı atıyosun yoksa hakkaten bir amaçla mı taşıyosun o kitapları Deliganlıysan çık karşıma Bu arada Derrida böyle bir hanfendinin okuyamayacağı kadar “ağır” değil mi Cafer O kız ne anlıyor mesela Şimdi yapıbozum’dan yahut Derrida’nın yas çalışmaları ya da miras kavramından Ha “Sen ne anladın” “Hiç Ne anlıycam Anlamak için kitab mı okunurmuş allasen Cafer” Soner Arıca’nın ilk albümünü hatırlıyorum Hayli samimi ve içten bir albümdü Vefasız diye bir şarkısı vardı mesela Ne severdik Arvo Part diye bir eston var (Estonyalı insanlara ne deniyor acaba “Estonyalı” mı “Eston” mu “Rakipsiz bon bon” mu) bu adam klasik müzik icra ediyor. Biz Rahmaninof ve Shostokovich (böyle mi yazılıyor bunlar) dinleriz biliyorsun Ama bu adam da fena değil Bir filme de müzik vermiş Ünlü bir film ama bilemedim sırtım ağrıyor da Ben en çok Rivette’i seviyorum ama Onu da söyleyim En tavizsiz en uzlaşmaz olanı o bence (Godard alınmasın lütfen bunlar benim düşüncem) Roma plastik sanatı ne yea Felsefe kulübü eşcinsel içerikli bir film koyuyordu Lakin filmde bir arıza olmuş ve başka bir eşcinsel temalı film koymaya karar verip Kötü Eğitim’i koydular Arkadaşlar çok iyi niyetli güzel insanlar ama bu nedir abi Bir eşcinsel filmi olmadı öbürünü koyalım mantığı nedir Sitüasyonizm iyi de evde sadece kasap köfte var eski o ne olacak Ekmeğen arasına koyup ye diyeceğin bir politik tavır isterim dağ mavi gök yeşil olsun duman drubu eskisi gibi güzel olsun aşk olsun sana çoğuk aşk olsun artık dökülen yere Les Diables iyi film bak şu çocuklu filmler diyeceğimiz tür var ya onlardan ama biraz daha sivri ilk film bu anası babası kayıp iki çocuk kaldıkları her yerden kaçıyorlar sonra bir yetimhanede bunların anası ziyarete geliyor çocukları diyor ki (bir kız bir erkek bu çocuklar) oğlan eyvallah da bu kız benim değil diyor (kız özürlü biraz) oğlan da anasını kesip kızı alıp kaçıyor sonra sevişiyor bunlar o yaşta bir taraftan da bu ikisi hakkaten kardeş mi değil mi hiç anlayamıyoruz oğlan çocuğu da anlayamıyor zaten öylece sürüyor film çocukların seviştiği sahne nedeniyle film ahlaksız bulunmuş Fransa’da (ulen Fransa ne komik şeysin sen ülke hay kedi canını yiyim) ben derim ki “yoo hayır yoo” çocuk pornosu falan savunacak halimiz yok tabi de çocukların kendi aralarındaki cinselliği özgür bırakalım diyorum Gayrettepe ne kötü bir semt adı Tchibo sana çiçekli şiyir yazıcam Jacques Rivette demiştim Temmuz ayında Sivas Türkü Panayırı’na katıldım iki halk ozanıyla karşılıklı atıştık ben ama Jacques’ı seviyorum işte geldi aklıma Halk ozanı baktım bağlamasının sapını göstererek “ben o Jacques’ın” hareketi yapıyor derken aldım ben de çalgımı başladım “Enine boyuna düşmanım kıvrılışıma/ Söylenenleri tatmadık belki ama /Ol Jacques sapansız hafızamda/ Ne Bach var artık ne karanfiloylumoylum /Üstelik deviriyorum da söylediklerimi dur sana fırkateynler fırlatıyorum.” dedim Bir daha da Sivas’a bence herkes en az bir Jean-Marie Straub filmi görmeli bir Kafka uyarlamaları var Amerika’dan Uyudum kaldım sonra bir daha izledim bir daha o zaman bin yıllık saltanatımız başlayacak Cafer sonra bin yıl daha sürecek bin yıl daha bin yıl daha lordbayrın o kadar mutluyum “Niye Bresson koymuyorsunuz” “Bilmem” Jerichow ve Pierrot Le Fou var Aralık’ta belki ikinci dönem devamlılık olursa “orrayt bayanlar baylar orrayt asayiş berkemal” “Blade Runner izlemeyeni ben adam yerine koymuyorum zaten” demişti Göç Yine kayıp bizi üzen Avangardın Sonu Peki bu çocukları nasıl başlayacağız Rivette doğmakla 80 yaşında Türkiye’de avangard Abbas Güçlü’dür Hümanizmi Anlıyorum Said ama o da çok tartışmalı biliyorsun yarışma var vizyonda o seks Türkiye dağılın dağılın yere yatın yere buna 2 yumurta kırıp hızlıca karıştırcağız Perihan Mağden geri döndü yahu 20 yaş falan neyse de 25 yaşındaki adama Taraf aldıracaklar yeminle ayıptır geçen de şey dedi bir arkadaş “ben 25 yaşındayım ya Birgün mü okuycam” hey gidi saga özlüyorum ne müthiş atari idi ben işizaki severim tusubasa’dan ziyade ben sağdan kontraya kalkmıştım tusubasa üzerimde deplasman huzursuzluğu rüyamda candy ile gördüm seni kimseye pas vermiyodun wakabayaşi kantçı oldu tusubasa işizaki çıkmaz gay bar’dan sen nankatsu’dan ayrılalıberi herkes bi allahsızlaştı sen gittin içimde tek kuala lumpur kaldı yahu bu kadar olur market sahibi barbaros’u çeşme önünde gördüm afili filinta replik peşinde şimdi ben o adamlara “türkçe” derim sabahlara kadar anlarlar ama onlara bir otoparakta ölü bulunan sasani boksör ismail’i anlatsam işte böyle kaçar müthiş dize fırsatları onlar şiyir sinema yaparlar kaç yıl oldu allah kimseyle konuşmuyor safiyüddün abdülmümin şu bir dakıka boyunca hatırlıyoruz hadi 60 59 58 57 56 55 54 53 52 51” 50 49 48 47 46 45 44 43 42 41 40 39 38 37 36 35 34 33 32 31 30 29 28 27 26 25 24 23 22 21 20 19 18 17 16 15 14 13 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 okudun mu hakkat cafer hay sana topatan kavunu şu kadar tamam bu arada farkında mısın hiç mahmut tarifi verecek adam kalmadı kadın ortalıkta 1040’ta ne oldu sen demiştin tüfenkleri takmayın kırsalda lan purattu kenarında yengeniz bekler



ozonunkısalarıbenceçokiyimeselaregarddelamer50dakikaama3saatlikfilmdoyuruculuğundasevdimbirdeyazlıkelbisevar12dakikasürüyoriştebirgeyinkendikimliğiylebarışmasınıkonualıyoryani12dakikadasöyleyeceğininetolaraksöylüyorfilmneeksiknefazlaburdaeliasüleymanatekrarcıkcıkdiyorumbakadam12dakkadabitirdisenorda110dakkakafaşişirdintekbirsözünyokbirimgeveonungöstergeolarakişlevikadınsorunuimgesiningöstergeolarakişlevi.aşkkavramınınimgesiningöstergeimajolarakişlevinesneilegöstergearasındakifarkınanlaşılabilme meselesigerçeklik söyleyebilmekgerçeklik


oluşturulamazçünküteorikakılönceliklezihniyapılandırmakakılvenesnearasındakibağlantıyıöznevenesnearasındakiilişkiyihedefalırpratikakılburadadevreyegirerzamanvemekanıntemelalındığıtarihbaşlarkendindeşeyolanbirideherkeskendindeşeyolanıözneleşmeolarakyaşarsaamacayönelikbirtoplumkurulabiliryasakoyucupratikakıldırkendihayatınayasalarkoyanbirpratikakılavangardınsonuvarsınolsunherşeygüzelmutlugecelerohujghghıokhuhiğpıhyftopp00y623eryı9p*7v3q6oo77esdfdmjiğıortxsryoı78t6verr6o9jt657809jy78tedııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııtttttttttttttttttttttttttt…………………………………………………..

Hiç yorum yok: