15 Kasım 2011 Salı

Çoğunluk Var Gösterim Üzerine Bazı.


2 Kasım Çarşamba : Olmaya meyleden şey olacak diye bir şey yok.



Çarşamba ne tuhaf bir gün adı. Nasıl ortaya çıkmış bilmiyorum. Ama telaffuzu insanda garip bir etki yaratıyor. Düşünsene Cafer : ÇARŞAMBA.


Yıllar önce bir sahafta (galiba Tomris Uyar’ın çevirdiği) “Günlerin Anlamı” diye bir kitap görmüştüm. Kitabın adını yanlış hatırlıyor da olabilirim doğal olarak. Her neyse. İşte o kitap bununla ilgiliydi. Her dilde günlerin adlarının nereden geldiğini,neden öyle olduğunu vs. anlatıyordu. Keşke alsaydım diyorum şimdi.


İnternetten araştırsam kesin buluruz bişeyler biliyorum. Ama böyle bir niyetim yok. Çarşamba sadece telaffuzunun tuhaflığıyla kalsın. Ekstra anlamlar,işlevler bindirmeye gerek yok. Aslında bu neredeyse her konu için geçerli olabile…Çoğunluk sezonun ilk gösterimi oldu. İyi mi oldu? Hayır. Kötü mü oldu? Sanmıyorum. Murat göç’ün gereğinden soğuk bir nisan gününde,yine bir gösterimden çıkarken söylediği “Bir işe yaramıyor Aras’cığım” lafını hatırlıyorum. Bunu ilk gösterimde (aslında geçen sene yaptığımız bir çok gösterimde de) fark ettim elbette. Seyirci vardı baya,evet. Filmin sonunda da gayet iyi sayılabilecek tartışmalar oldu,evet. Peki derdin ne Cafer?





İnsan hep çok acayip olacağını düşünüyor galiba. İşte tartışma değil de birlikte bir düşünce denemesi,hamlesi çıkacak ortaya. Selim I’nın rüyaları gibi. Çok şey bekliyoruz sanırım. Atla deve değil,gösterim yapıyoruz sonuçta. En kötüsü de gösterim sonunda bir şey söylemeye çok niyetli gözüken ama nedense söylemeyen ya da söyleyemeyen insanları fark etmek. “ Var ya konuşsa alacaktı aklımızı” falan diye düşündüren karakterler gidip geliyor gösterimlere. Bu da çok hüzünlü bir taraftan. O insanlar evlerinde ya da yurtlarında ne anlatıyorlar acaba. Orda konuşmadıkları neyden bahsediyorlar. 40-45 kişi Cafer! Bunlar bir yerden çıkıyor ve hayatlarına devam ediyorlar. Bu çok kötü inan.


Ama “aslında buydu beni geliştiren,lut gölünün ve karanlık resimlerin karşısında…” Böyle devam etmesi ilginç bir direnç kazandırıyor insana. Bir işe yaramıyor evet. Ama hiçbir işe yaramasa da bir şeyi yapmayı sürdürmek inanılmaz bir şey. Bu hareket gereksinimini illa bir yere aktarıyoruz. Aynı saatlerde kordonda bir kadın ya da erkeğe aşık bir vaziyette,atkımızı geriye atarak dolaşabilir,dolu gözlerle denize bakıp bir sigara yakabilir ve bunun da bir işe yaramadığını düşünebilirdik. Ama bütün işe yaramayanlar içinden boşluğa doğru fırlatılacak daha iyi maddeler seçiyoruz.


Bununla beraber Aralık ayı programı da hazırlanıp yollandı. Belki de filmler yanlış seçildi de böyle oldu diye (2 yıldır olduğu gibi) düşünüp hakikaten “derinlemesine” konuşulacak bir iki film seçtik. Tehlike anında Godard koyunuz maddesine sadık kalıp Aralık ayına bir de Godard ekledik. Hiç değilse bir iki insanın canı sıkılır da kalkar gider dedik. Bu da bir harekettir kuşkusuz.


Konu bir “hareket eksikliği” değil tamamen. Bu hareketin meylettiği yerin belirsizliği. Boşa gitme dediğimiz şeyi düşündüren de bu. Yoksa hepimiz çaresiz hareket halindeyiz. En basitinden hayatını bir yatakta geçirmeye mahkum olan bir insan bile kan dolaşımı,bağırsak aktiviteleri ve bir sürü daha vücut fonksiyonuyla hareket halindedir. Ölsek bile vücut çürüyerek vs. hareketi sürdürür. Bunlar bilinen şeyler. Önemli olan düşüncenin hareket atılımı. Bunu yapmak o kadar zor ki (bir gösterimle de bu kadar şeyi yapmayı amaçlamak saçmalık elbette) insanda katıksız bir hüzün bırakıyor sadece. Neyse. Uzatıyoruz Cafer.





BİR SMS ÜZERİNE ÇOCUKLARI GERİ ÇAĞIRIYORUM :YİNE KAYIP BİZİ ÜZEN


Murat Hoca koyup gittiğinde evde heyecan taşıyorduk. Ne olup biter diye. Sonra Eymirli de gitti. Murat Göç dönecek gibi durmuyor. Zaten okuldayken de orada duracak gibi durmuyordu. Eminim Çanakkale’de de orada duracak gibi durmamaya devam edecektir. Bahtin anlatırken girdiği düşünce hızı. O hızı alıp gösterimlere aktarmak isterdim. Kendisinin bezginliğini çok hareketli ve iş bitirici herkese tercih ederim. Onu özlemeyi sürdüreceğiz.

Rasyonel umudumuz Eymirli. Belki dönüp geldiğinde gösterimleri bitirecek bir hamle yapar. Yahut devamlılığı sağlayacak projeler geliştirir. “Bir de şöyle bak” falan der. Bir eli havada anlatmaya çalıştığı şeyi tarif ederek sunumlar falan yapar eskisi gibi.

Çarşamba. “Yorgun. Ev aklımda. Gitmeyi unuttum.”


Mutlu Geceler.

Hiç yorum yok: