3 Nisan 2012 Salı

13 Aylı Bir Yıla Girerken Düşenler (Cafer ile Yolda Yürürken Röportaj)


“Eğer yaşam sizde coşku uyandırıyorsa, yaşamın bir karşıtı olarak gölge, yani ölüm de coşku uyandırmalıdır. Coşkulanmasanız da, nasıl yaşamın bilincindeyseniz aynı biçimde ölümün de bilincinde olursunuz…Temel yaratılışınız tümüyle ümitsiz de olsa sinir sisteminiz iyimser bir kumaştan yapılmış olacaktır”




Saat 08:00. İnsan bu saatte neden 13 Aylı Bir Yılda.

Şimdi bu Fassbinder böyle yaşamasaydı, günde iki saat uyuyan, uyuşturucu bağımlısı, erkenden ölen bir adam olmasaydı yine bu kadar sever miydin?

Hayır sevmezdim.

E ne o zaman bu artistlik. Yani herif kendini mahvetti diye niye bu kadar özel oluyor, duygusallıkla yaklaşılıyor?

Hasara uğramış insanlar daha ilgi çekici oluyor. Kendileriyle uğraşmaktan ahkam kesmeye, ödül almak için uğraşmaya, didaktik olmaya, “sanatçıyım ben sanatçı” demeye fırsat bulamıyorlar. Bu da ilişki kurmanı kolaylaştırıyor. 

İyi de kendiyle uğraşmayıp biraz dünyada olup bitenlere,adaletsizliklere,haksızlıklara kısacası acılara baksa her anlamda daha faydalı olmaz mı? Bu içe dönüklük kendini tüketmesinin yanında majör tüketimin de bir parçası olmasını sağlamıyor mu?
 
Sağlamıyor. Acıyı hissetmen için dönüp etrafına bakmana gerek yok. Dünyada olup biten her şeyi,adaletsizliği vs. başka şeyleri de kendi bireysel hayatında “yaşayarak” çok daha kolay anlayabilirsin. Dolayısıyla gerekli ilişkiyi kurman da kesinlikle mümkündür. Ağlayıp zırlamak,insanlar acı çekiyor demek sadece bir katharsis yaşatır. Yapılması gereken o acıyı paylaşmadan önce yaşamaktır. O acıya neden olan şeylere maruz kalmasan da.




Hiç yorum yok: