7 Nisan 2012 Cumartesi

Köşk Haber Bülteni (3): "Tarkovski Benim Askerlik Arkadaşımdı."



"Tarkovski’nin çekimleri esnasında sıkılıp yarım bıraktığı filmi, Hopa’da, bir tulumcunun tulumundan çıktı. Kar üstüne kar yapan kışın bu haber, sinema dünyasında Tsunami etkisi yarattı. Minimalist yönetmenler ve eleştirmenler arasındaki, filmi kim bitirecek, tartışmaları sürüyor. Biz de haber ekibi olarak, önce Gürcistan’a ardından da sınırdan kaçak olarak Hopa’nın Şana köyüne geçerek tulumcuyla konuştuk:

'Tarkovski benim askerlik arkadaşımdı. Çok uykucu bir adamdı, uykuyu ve rüyaları kadınlar ve çocuklardan çok çok severdi, çoğundan neşe içinde kalkıp şöyle derdi, bir rüya gördüm, çok acayip, sisli puslu, durgun, zaman mefhumunun karmakarışıklaştığı, kimi arketiplere ve metafizik sembollere yaslanan bir film gibiydi. Bi gün yastığının altında küçük bir defter buldum, karman çorman harflerle, alelade çizimlerle, çoğunlukla geometrik şekiller ve karalamalarla doluydu, sanıyorum rüyadan aceleyle uyanıp gelişigüzel kaleme aldığı film notlarıydı. Son filmini herkesten gizli, tanıdığı tüm halklardan uzakta, Hemşin yaylalarında çekiyormuş. Biz de o zamanlar, söylemesi ayıp, Ruslara gidiyoruz tabi, haberi onlardan aldım. Ver elini Kaçkarlar. Uzun bir aranın getirdiği hasretle kucaklaştık. Bize de burada göz kulak olacak biri lazımdı diyerek beni derhal sete kabul etti. Kar kıyamet iki ay yattık orda. Bu soğuk kış gecelerinde içimizi ısıtan yegane yoldaşımız votkanın yerini yavaş yavaş ateş etrafında tulum eşliğinde Hemşin horonu aldı. Kar iyice tutturmuş, sette muhabbeti ilerletmiştik. Andrei dedim, yaylacılar neredeyse dönecek olum bitirelim artık şu filmi, yaylacılar lafımdaki vurguyu önemsemeden dönüp, abi film ilerlemiyor, bırakacam galiba, dedi, o an sanki kar bütün ses dalgalarını filtrelemiş, yalnızca çakal sesleri duyuluyordu, dişi çakalın acı acı bağırışlarına dayanamayıp aynı anda tırkazından kopmuş kapı gibi ağlamaya başladık. Paltosunun iç cebinden kalın bir rulo çıkarıp, vasiyetimdir, bu filmi bir gün Hemşin’in bu yüce dağlarından kopup Türkiye’nin Tarkovski’si olacak o güzide yönetmene ver. Fragmanlaşan hep devamlılıktır kahkaha tarihi açısından, dedi. O gece için yavaştan şişirmeye başladığım tulumu gerisin geri boşalttım. Filmi alıp tulumun içine sardım.

Ergen blogger kızlarının yoğun uyarılarına karşın, Tarkovski acayip çirkin yalnız iğrenç yalan ve zeki bir adamdı. Hayatta yıldırımdan sonra en çok korktuğu, bir şeye karşı olmak’tı.

Karadeniz müziğine eşsiz katkısını da unutmamak gerekir. Zanaatıma gıpta ettiğini her fırsatta dile getiren Tarkovski’nin, sinema bitti aga, artık ben de tulum öğrenip mani besteleyecem, deyişini, bir gece ateş başında “Tulumci tulumunun navi olayim navi” adlı bestesini okuyuncaya kadar ciddiye almamıştım.' " (Associated Press)

Münir Özkul / Batum


Hiç yorum yok: