26 Haziran 2013 Çarşamba

Sandpaper Kisses




Peki çocuklar neden büyümezler o zaman?

Ölürler çünkü.

Ekmeği var ama bu işin.

Var. Alper Canıgüz yiyor mesela. Ama yemeyenler de var.

Kim mesela?

Capote mesela. Şimdi sana hayvan gibi bir alıntı yapardım ama uzun sürer.

Ufak bir alıntı yap o zaman.

Alıntı değil de bir öyküsü var Capote'nin Göz Kamaşması diye. O örnek olabilir mesela.
……………….
Hiç şey gördün mü sen, dondurma nasıl yapılır. Ama böyle geleneksel yöntemlerle diyorum. Hani bir bakır sini içinde döğülür dondurma. Çok uzun sürer bu.

Yok görmedim.

İşte ben mesela, çocukluğumla ilgili sadece bunu hatırlıyorum. Gerçekten bak. Onun dışında kesin vardır bir şeyler ama unuttum işte. Unutmayı öğrenebilsen çok mutlu bir adam olacaksın.

Hemm. Ben 6 yıl önce D. ile yediğimiz bir yemeğin ardından onu evine bırakmak üzere bir taksiye bindiğimizi, taksicinin adının Halil olduğunu, daha sonra bu taksiciyi beş yıl kadar sonra yine D. ile bir tesadüf eseri karşılaştığımızda gördüğümü, sonra bu tesadüfi karşılaşmanın ardından D.’nin tam 5 yıl sonra yine aynı taksi ile bu kez okula gittiğini de hatırlıyorum. Aynı şekilde yedi yaşında bir kumsalda denize bakıp ufuk sona erince yemek yiyen bir Allah’ın başladığını düşündüğümü de hatırlıyorum.

İşte bu yüzden iyi değilsin sen çocuğum. Git bir yerde hafızanı kaybet bence. Bu arada D.’nin o taksiciyle bir ilişkisi vardı belki. Ama sen anlamamıştın.

Komik, evet. Unutmak bir işe yaramıyor ki. Bir şekilde yeniden hatırlıyosun. Mesela benim şu an oturduğum apartmana ben bundan yıllar önce, tam olarak tarih vermem gerekirse 28 Aralık 2006 gecesi de gelmiştim. İşte bu apartmanın son katındaki bir öğrenci evinde hayatımın en kötü gecelerinden birini geçirmiştim. Sonra da başka bir kış başlamıştı işte. Her neyse ama ben bu hatırayı buraya taşındıktan bir yıl sonra hatırladım. Bir gün apartmana doğru gelirken durdum ve baktım. Akabinde de koca bir Hasiktir çektim. Bunlar işte bir bakış açısıyla ilgili. Ben o an başka bir ruh hali içinde olsam “E ne olmuş amına koyim. Olur böyle şeyler” diyebilirdim. Ki genelde de hep böyle demişimdir. Ama artık biriken şeylerin sayısı arttıkça öyle bir “E ne olmuş amına koyim” ile kurtulamıyosun bu işten.

Neredeyse dini bütün bir Müslüman olacaksın yani ha? Bütün bunların arkasında sana mesaj vermek isteyen bir yaratıcı olmasın?

Yok ya. Öyle bir şey değil tam olarak. Ki aslına bakarsan Antakya’nın kimi ara sokakları dışında evrenin ardında ciddi bir zekâ olduğuna da inanıyorum. Ama ezoterik ya da dini bir şeyden bahsetmiyorum.
…………………………..
Albertine dediğin kız ne oldu?

Bilmem. Konuşmadık. Sen niye sevgili buldun ki şimdi? Hani benle olmak istiyodun?

E istiyodum da sen de çok tuhafsın çocuğum. Bir güzel güzel sevgili gibi takılıyosun bir manyağa bağlayıp beni de mahvediyorsun. Akabinde de başkasına aşık oluyosun. Tamam rahat yaşıyoruz falan da senin de bir ayarın yok ki oğlum. Basbaya başkasına aşıksın mesela şu an. Yalan mı?

İyi sevişiyor mu bari?

Ben öyle şeylere bakmıyorum.

Hee, kötü yani. Var ya medeni hukuk kitabı gibi kızsın ha. Tamam, tam bir yere oturtamadık sen de beni pek sevmedin ama ne bileyim güzeldik lan işte. Dürüsttü en azından. Odana yolculuk etmek falan hoş şeylerdi yani.

Güzel hatırlayalım o zaman. Başka şeyler bulaştırmayalım. Hem ben seni bu haldeyken bırakıp gitmem merak etme. Kendini toparlayana kadar yanındayım. İstersen somut bir şekilde de yanında olurum yani.

Yok. Böyle telefonda, internette daha iyi.

Stop Crying Your Heart Out diyorum öyleyse.



Hemm. Sandpaper Kisses diyorum ben de.



O da olur. Yeniden kedi beslemeye başladığın konusunda şaka yapıyodun değil mi?

Hayır.

Peki gerçekten besliyor musun? Evde mi yaşıyor yani.

Yok. Burada benden başka bir canlı yaşayamaz. Ama sık sık geliyor, çıkıyor. Süleyman abi aşıya götürdü geçen gün. Günde iki kez besliyorum. Geceleri çıkıp bir yerlere gidiyor. Başka arkadaşları da var sanırım. Ama tasması falan var, tasmada ismi ve benle Süleyman abi’nin telefon numaraları var. Hani kaybolursa hesabı. Küçük çünkü daha.

Vay. Baya baya kedin var lan işte.  Ah zavallı kedicik. Adı ne peki?

Zooey.

Hehe. Benimki de soru işte. Ona iyi davranmalısın. Onu da kendine benzetip tüketmeye çalışma n’olur. Saçma sapan şeyler yapma hayvana.

Allah aşkına, bir kediye saçma sapan ne yapabilirim?

Sorduğun soruya cevap vermediğinde onu aşağılama mesela. Bir şeyini yerse de bırak yesin, dokunma hayvana.


Peki o zaman.

Hiç yorum yok: