23 Kasım 2012 Cuma

Bir Adam Ne Kadar Sıkıldı ki Uzun Uzun Kahve Ismarladı


Sevgili dostlar, kasım ayı denilen şeyin tuhaflığı henüz sona ermemişken inanılmaz bir şekilde aralık ayına giriyoruz. Bu nasıl bir dünya hâlâ anlayamadık. Olmadık şeyleri “inanılmaz” bulan insanlar böyle şeylere neden hiç şaşırmaz bunu da anlamıyoruz. Bizler yine evimize dönüp teselli niyetine Geyikli Gece’yi okuyoruz.

Çabalarımız çok. Çok. Ama ne yapsak olmuyor. Arada diyoruz hani şu şu şeyler ya da insanlar, somut şeyler yani, durun onlara bir bakalım, “gerçek hayata” atılalım. Akabinde bir Nilgün Marmara kahkahası ya da Beckett sırıtışı görüyoruz. Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız. Çok basit çok. Bir gömleğin düğmesinden tutun da Despair’deki Dirk Bogarde’ın şu sakallı ve bitik haline kadar ufacık ama çok ufacık dertlerimiz var. Proust’u düşün sevgili okuyucu. Bir madlen çikolatadan bütünüyle bir geçmişi blok halinde yeniden şimdiye getiriyor adam. Bak ne diyorum sadece ve sadece bir madlen çikolata. Hatırlamaktan da bahsetmiyorum gülüm okuyucu, ne olur öyle anlama. Olmakta olan bir şeyi alıyor ve toplu bir şimdide yeniden cereyan ettiriyor adam. Ama biz yine evimize dönüp bu defa “Ben Ruhi Bey Nasılım”ı okuyor, Liverpool’a üzülüyoruz. Nasılım.

Geçen senenin sonunda gösterimler bitiyor zannetmiştik. “Wanda Adında Bir Balık”’ı da “gülerek kapatalım” minvalinde bir düşünceyle koymuş ve gösterimleri bitirmiştik. Ama ne demiş Ahmet Haşim: “Bitmez”. Evet sevgili okuyucu, zamanında “Ne öğrenicez lan hayattan?” diye sormuştuk ya. İşte şimdi anlıyoruz ki bir şey öğrenmişiz: “Bitmez”. Hele bitince, hiç bitmez.






Ama gösterimler gösterimler. Bu defa büyük ihtimalle, çok da acayip bir şekilde bitecek. Demek istediğim ikinci dönem büyük ihtimalle buralarda olmayacağız. O yüzden de aralık ayının seçimleri daha önceki aylara göre biraz daha kişisel oldu. Şunu niye koymadık, bunu niye koymadık derken araya daha da hayati sorular girdi. Mesela şöyle “Ne yani Godard koymadan mı veda edeceğiz?” Edemedik tabi. Ve  “Her Yıl Bir Godard Koy” maddesine sadık kalarak Godard’ın olağanüstü “Müziğimiz” denemesini Aralık ayı programına ekledik.



Daha sonra Where The Wild Things Are’ı düşündük. Hani cennet vatanımızda “Arkadaşım Canavar” diye bir isimle satışa sunulan Where The Wild Things Are’ı. Bugüne dek yapılmış belki de tek “çocuk filmi” olduğu için filmi koymaya ve üzerine epeyi konuşmaya karar verdik. Bu film üzerine söyleyeceğimiz çok şey var. Hepsini tek tek, atlamadan… hepsini.




Eymirli ise kısa ve net “Ben de Roeg koymadan gitmeyeyim bari” dedi. İtiraz etmeden ekledik “Önemsizlik” filmini aralık ayına.



Veda filmimiz ise Before Sunset oldu. Yıllar önce Before Sunrise’ı tuhaf bir Nisan gününde koymuştuk. Şimdi bu defa yıllar sonra Before Sunset ile veda ediyoruz. Yakında üçüncü film de gelecek biliyorsunuz. Yani bu film, bir anlamda, hiç bitmeyecek.




Sevgili dostlar, gölgelere iyi bakın. Gölgeler mühim. “Gölgem var, iyi ki gölgem var” diye düşünün.



Aralık ayı tam liste:

5 Aralık Çarşamba:

Where The Wild Things Are
Yönetmen: Spike Jonze




12 Aralık Çarşamba:


Önemsizlik (Insignificance)
Yönetmen: Nicolas Roeg





19 Aralık Çarşamba:

Müziğimiz (Notre Musique)
Yönetmen: Jean-Luc Godard









26 Aralık Çarşamba:

Before Sunset
Yönetmen: Richard Linklater


Hiç yorum yok: