6 Aralık 2012 Perşembe

Gelin Ben Size Bir Behçet Abiyim (1)


Sonra bir kadın gelir ve her şeyi mahveder çocuklar.


Bildiğiniz gibi her zaman bir kadın vardır. Siz evinizde oturursunuz ama o vardır. Siz mümkün olan hiçbir sosyalliğe bulaşmazsınız “Dilden çıkamıyorsam odadan niye çıkayım” diye düşünür odalarda çok geniş olursunuz. Ama o bulur bir aralık ve gelir çocuklar. O kadın hep gelir. Okuldan çıkar gelir, vapurdan iner gelir, damdan düşer gelir, bilgisayardan fırlar gelir, filmden çıkar gelir. Gelir babam gelir.

O Kadın Hep Gelir Çocuklar



Korkmayın bir Kaybedenler Kulübü yazısı değil bu. O adamlardan tiksiniyorum zaten.


Bir çevre yazısı bu, sosyal çevre. Kadınlar tarafından köprü altına düşürülen bir sürü çocuğun yazısı. Onlar hep işlerin belirli bir çizgide gideceğini düşünen saf çocuklar. Onlar kadınların hep kendilerini sevmesini, hep kendileriyle sevişmesini ve hep kendileriyle ilgilenmesini isteyen çocuklar. O kadar acı ki, bütün hayatlarını bu konudaki talihleri belirliyor. Şiire falan bulaşıyorlar, alkol ve tütüne alışıyorlar. O kadınların gelip bişeyleri mahvetmesini de içten içe çok istiyorlar. Çünkü öyle görmüşler filmlerde, kitaplarda öyle okumuşlar. Ama korkmayın. Bu işe son vermenin zamanı geldi. Behçet abiniz yanınızda, hepinizi seveceğim, hepinizi kurtaracağım. Gelin şimdi.


Bundan binlerce yıl evveldi çocuklar. Bundan binlerce yıl evvel kötü şeyler oldu. İnsanlar belirli fikirler edindiler. Bu fikirler çok can yakıcı, insanda rahat huzur bırakmayan fikirlerdi. Sonra bu fikirlerin gerçekliğine inandılar ve alıştılar. Onları kolektif bilinçdışı denen allahın belası bir şeyle bugüne kadar yolladılar. Biz de daha önceden belirlenmiş duygu ve algıları sanki bize ait, bize özelmiş gibi yaşamaya başladık. (Burada biraz durup ağlayabilirsiniz) Akabinde bizi özgürleştirecek olan tek şeyi, yani arzu’yu kaybettiğimizi anladık. (Bunu pek az kişi anladı. Bakın ben de sizlere söylüyorum. Arzu’yu kaybettik, arzularımızı başkalarının eline verdik. Burada da ağlayın).




Peki arzularımızı nasıl kaybettik? Yine bundan binlerce yıl evvel bazı politik dalavereler döndü. Çeşitli güçler ve kurumlar arzularımızı yönlendirmeye başladı. Özellikle Neolitik Devrim’in ardından (İnsan burada başladı. Bütün bokluk tam burada başladı) bazı “güçler” bizlere neyi istediğimizi söylemeye başladı. Dediler ki; Sen yavrucuğum şunu istiyorsun (Misal toprak). Buna “sahip olmak” için şunu şunu yapacaksın, olmadı şuna şuna saldıracaksın ve elde edeceksin.


Yönlendirilmiş arzularımız, yönlendirilmiş toplumlar yarattı. Sanayi Devrimi’ydi, Kapitalizm’di derken geldik bugünlere. Artık ne istediğimizi bize söylemelerini bırakın, istediğimiz şeyi gerçekten de kendimizin istediğine inandırmış durumdalar bizi. O hamburgeri gerçekten yemek istiyorum, o kadına gerçekten “sahip olmak” istiyorum, o ayakkabıyı da çok.


Bütün bu sahip olma yöntemleri bir eksiklikten, bir yanlışlıktan doğduğu için hiçbir tatmin duygusu yaratmıyor elbette. Yırtık büyüdükçe büyüyor. Tatminsizlik de öyle. Ve bu kez daha da iştahla saldırıyoruz. Daha çok iştah, daha çok sahip olma, daha çok hayal kırıklığı. Gördüğünüz gibi bütün bu sahip olma yöntemleri bize ait olmayan bize “verili” olan arzuya yöneliktir.



Yapılan bir araştırma tecavüz sırasında en çok kurulan cümlelerin “sahip olmak” minvalinde ilerleyen cümleler olduğunu söylüyor. Şiddetin dozunun da bu “sahip olma” hissiyatının sonucuna bağlı olarak artıp azaldığı görülmüş.


Geçtiğimiz günlerde bir arkadaştan Yerli Adult film aldım. Gayet amatör olan bu kısa filmde belli ki sevgili olan iki genç sevişiyorlardı. Ben olayın gelişimine, sanat yönetimi ve kurguya odaklanırken erkek olan eleman bazı cümleler kurmaya başladı. Şöyle: “Vildan seni çok güzel becerdiğimi söyle”, “Vildan ben seni şu an ne yapıyorum?” “Vildan ben seni napıyorum?”, “Nereni peki”  “Vildan sana kim sahip?” “Vildan seni benden daha iyi beceren var mı söyle?”


Bütün bu sorulara Vildan’dan erkeğin sahip olma kudretini artırıcı cevaplar geldi elbette. Ama sorunu görüyorsunuz değil mi? Ortada bir cinsellik falan yok. Adamın derdi iyi bir becerici olduğunu kanıtlamak ve bu minvalde çeşitli onaylar almak. Sevmediğimiz Bukowski’nin dediği bir şey var “Onaylanmış si.işler” Yani bir tür günümüzde seks.


Olaya direk cinsellikle başladık çocuklar ama hepinizin bildiği gibi başka bir yerden başlasak saçma olurdu. Çünkü hepiniz, bir kadına sahip olmanın, sevgi, aşk, meşk dışında elbette seksten geçtiğini zannediyorsunuz.


Neyse o konuya da geleceğiz. Şimdi hayal kırıklığından devam edelim. Hayal kırıklığının nedenini anladık değil mi? Neymiş? Kendi arzularımıza sahip olacak bir kudretimiz yok. Bizi bu kudretten mahrum bıraktılar. O yüzden bütün bu sahip olma yanılsamaları bizi tatmin etmiyor. Saldırganlığımız artıyor, yırtık büyüyor.

Korkma John Updike! Behçet Abin Seni de Kurtaracak



Soruyosunuz tabi; Tamam da Behçet abi kendi arzularımıza sahip olma kudretine nasıl erişeceğiz? Nasıl kurtulacağız? Kendimizi ne zaman gerçekleştireceğiz?


Eh bunların cevabı var elbette ama bir sonraki yazıda. Siz şimdilik problemin ne olduğunu iyice kavrayın bakalım. Çözümü de yakında buraya yazacağım hiç merak etmeyin. Bu dünyada yalnız değilsiniz. Behçet abiniz yanınızda.


Şimdi gidin uzanın biraz. Neler getirir bugün otobüste gördüğünüz kızdan başka? Siz onu boşverip Blur dinleyin, biraz da Wes Anderson izleyin. İyi gelir.

Hiç yorum yok: