20 Şubat 2012 Pazartesi

Tutucaz Gerizekalı Sen Her Dakika Sorup Durunca Salak mısın Nesin ya İyi misin Vaktin Oldu mu Sen Zaten Anca Fotoğraf da Fotoğraf Sanki Annem Gittiği Mal Ya




Köşk sıcak. Seyircilerimiz Avrupayı çok gezmiş insanlar. Tarih 15 Şubat Çarşamba. Film : Annemi Öldürdüm. Filmi koyma amacımız yok. İlk hafta güme gidebilir. Böyle bir durumda da Kieslowski yahut Parajanov güme gitmesin Xavier Dolan güme gitsin dedik. Güme gitmedi ama. Vardı yeterli seyirci.






İnsan sevgilisi olunca üçüncü tür bir kişi oluyor. Mesela filme mi gidilecek “acaba sıkılır mı” endişesi falan oluyor. Bizim gösterimler bu açıdan ilişki bozucu nitelikte. Sen şimdi sevgilinle gelip Parajanov mu izleyeceksin birader. Kız sıkılsa da sıkılmamış gibi yapar en fazla. Eleman ise zaten sanatsal kişiliği ön plana çıksın da sevgilisi görsün istemiştir vs. Sonuç : Sanatsal film yoktur az sevişme vardır.



Sanatsal film şöyle yoktur : Bir filmi çeken yönetmen yaptığı şeyin sanat olduğunun bilincindeyse zaten sanatsal film çekiyorum demez. Bir başka yönetmen de yaptığı şeyin sanat olduğunu bilmiyorsa zaten direk seyirci için dolayısıyla o seyirciden gelecek para için film yapar ve o da sanatsal sinema yaptığını iddia etmez. Böylece anlıyoruz ki kategori seviciler sırf bir işe yaramayan tartışmalar yaratmak için böyle bir ayrıma gitmişlerdir. Ve gayet basit bir meseleyi çetrefilli hale getirerek entelektüel kimliklerine katkıda bulunmuşlardır.




Bununla beraber biz niye hep sanatsal olarak bilinen filmleri seçiyoruz? Bunun da cevabı çok basit : Çünkü bu filmleri seviyoruz. Sanatsal oldukları için değil,önemli ve üzerinde konuşulmaya değer filmler oldukları için seviyoruz.



İşte Annemi Öldürdüm bu uzun girişte açıkladığım gibi sanatsal olan ya da sanatsal olmayan diye ayrıştırılan filmlerden biri değildir. Yönetmen arada kalarak hem sanat yapayım hep seksi vücudumu göstereyim hem de para kazanayım diye düşünerek tutarsız bir filme imza atmıştır. Bu “arada kalan yönetmen” diyebileceğimiz Xavier yaşının da verdiği cesaretle meselesi varmış gibi görünen ama meselesi olmayan bir film çekerek genç kızların (ve tabi genç erkeklerin) gönlünü fethetmiştir. Bu arada kalan yönetmenlerden biri de Trier bence. Ama Trier genç kızların sevgilisi kimliğine sahip değildir.





Her ne ise,gösterim fena değildi. Gösterim sonunda kendi arasında konuşanları tahtaya yazdık. Aklımızda ise “acaba amca ne soracaktı?” türünden uzun yıllar üzerine konuşulacak bir soru kaldı.

Hiç yorum yok: