15 Mayıs 2012 Salı

Bir Kır Tanrısının Öğleden Sonrası

9 Mayıs Çarşamba : Hayvanlar Melekler ve İnsanlar


Artık ne uyanmak için bu filmler ne de seyirci bekliyoruz beklemek için değil. İnsan bir köşk nedir diye düşündüğünde pek bir şey bulamıyor. Bir köşk nedir hakkaten. Neden insanlar yılda toplamı 67 saate varan vakitlerini burada geçirirler? Gelip ekrana bakmak. Bakmak. Bakmak. O ekranda olup bitenler hangi noktada ilgilendirmeye başlar izleyiciyi?


Mesela Hayvanlar Melekler ve İnsanlar’da. 100 dakika boyunca. Bakmak. Sanırım insanlar bir şekilde “dışarı” baktıklarına inanıyorlar. O ekran dışarıyı temsil ediyor. Benim dışımda olan bir şey var ve ben buna bakıyorum. Hayattan dışarı bakıyorum. Ben öldükten sonra da sürecek olan bir şeye bakıyorum. O filmin süresi boyunca ölenlerden sonra da sürecek olan. Filmi çekenler öldükten sonra da sürecek olan. Ve hep dışarıda olan. Sinema bitip gitse de bir hafızada bir an olarak kalacak olan bir şeye. Evet “olan” bir şeye. Hiçbir biçimde müdahale edemeyeceğimiz bir “olan”a. Bakmak.





Henry’nin film içinde yavaş yavaş soyutlaşan yolculuğu filmin sonundaki “düşüşü” ile bir başka alana devriliyor. Hayattaki Henry sona eriyor. Ama bir başka boyutta “yaşam”da süren bir Henry başlıyor. Henry yaşamda sürer. Bu yaşam en azından bu filmin özelinde Sinema’dır. Daha önce de söylemiştik sanırım. Artık sinema bir temsilden çok bir gerçeklik hüviyetine büründü. Sinemanın bir gerçeği var. Edebiyatın ya da müziğin de kendi gerçekliği var.




Dünyada son bulan hayat Sinema-Yaşam’da sürer mi peki? Mesela Anna Karina ölünce Nana ne olacak? Sürmeyecek mi? River Phoneix öldü mesela. Sürmüyor mu Mike? İşte yaşam daha doğrusu bu tür bir yaşam sürmekle zemin bulur. Hayat kendi sürekliliği içinde bir serim düğüm ve çözüme şartlansa da hayatın içine sızan yaşam da sürmekle şartlanmıştır. Bu sürmek dibi bucağı ya da mekanı olan bir durumdan ya da zamandan ziyade sonsuz olan bir durumdur. Bu anlamda günlük yaşamını sürdüren yiyen, içen, yürüyen Anna Karina ya da bir mezarda 23 yaşında yatan River Phoneix bir süre içinde devam eden Sinema – Yaşam’lar sayesinde sonsuzdur.






Hayatın içine sızan anlık yaşamlar ise illa da romantik yahut korkunç bir anı imlemek zorunda değildir. Ne bileyim bir kente akşama doğru kar yağması mesela. Hiç bilmediğiniz bir kente yanlış bir saatte kar yağması. Bir daha hiç görmeyeceğiniz bir kente. Ya da hiç bilmediğiniz bir kır tanrısının öğleden sonrası. Yürüyüşleri, etrafına bakınması vs. bunlar da hayatın içindeki yaşam anları olabilir. Ve aynen Sinema-Yaşam gibi sonsuzdur. Bir süreden bağımsız olan kapısız penceresiz her şey gibi sonsuzdur işte.










Hayvanlar Melekler ve İnsanlar da son tahlilde bu sonsuzların bir şekilde filmleşmiş hallerinden biridir..

Hiç yorum yok: