30 Mayıs 2012 Çarşamba

Geçen Yıl Köşkü'nde

2010 demiştik geçen sene, hatırlanacak berbat bir yıldı. 2011 ve 2012’nin ilk 5 ayı da bu anlamda göze çarpan değişikliklerle dolu değildi. Ama biz burada kişisel dünyamızı bir kanepeye atıp elbette ki filmlerle ilgilendiğimiz için şapşahane filmler koyduğumuzu da ayak ayak üstüne atıp iddia edebilirim.


Kısaca bir göz attığımızda yönetmenlere eğildiğimizi tespit edebiliriz. Daha çok Baba yönetmenlerden yana tavrımızı açık gösterirken (Parajanov, Tarkovski, Godard, Pasolini, Bergman, Erksan, Rohmer, Allen, Kieslowski, Dumont) yeni ve önü açık yönetmenlere yer açmayı da ihmal etmedik ( Petzold, Considine, Tykwer)


Uzatmadan istatistiklere ve elbette ki en klişe sinema eleştiri metodu olan “en” lere geçelim :


Gösterilen film adedi :  20 ( Geçen seneye nazaran film sayımız epeyi düştü. Cuma gösterimlerinin iptali bu durumda önemli bir rol şey etti kuşkusuz. Geçen sene gerçekleşen kısa süreli Desem macerasını da sayarsak bu yılki film sayımız neredeyse yarıya düşmüş. Gerçi geçen sene de deli s…ş gibi haftada 3 film koyuyorduk. O da saçma bir durumdu kuşkusuz)

 -------------------------------------------------


Yılın En İyi Filmi : Pierrot Le Fou ve Sayat Nova ve Zerkalo


Yılın En Tartışılan Filmi: Öğleden Sonra Aşk ( Rohmer – Kadının eşi aldatmalı mıydı aldatmamalı mıydı? Durum ne kadar ahlâkiydi? İslam’dan bakınca film nasıl gözüküyordu? Hepsi konuşuldu.)


Yılın En Az Tartışılan Filmi: İsa’nın Yaşamı (Yaklaşık 10 dakika boyunca duyduğum: “Evet, güzel tespitlerde bulunmuşsunuz.” Halbuki ne de çok konuşulası bir filmdir o.)


Yılın En Güldüren Filmi: Wanda Adında Bir Balık (Yani)


Yılın En Salondan Kaçırtan Filmi: Zerkalo ( Ne diyeyim? Yalnız bir “Film socialisme” değildi.)


Yılın En Aşk Filmi: Tyrannosaur ( Aşk filmi falan değil ama ha yanlış anlaşılmasın)


Yılın En Tuhaf Filmi: Film. –Şu Beckett’ın yazdığı– (Bittikten sonra salondaki hemen hemen herkesin “ee neydi yani bu şimdi” bakışını unutmak mümkün mü?)


Yılın En Yazısı: Hiç Hesapta Yokken Bir Behçet Bir Nacar – Uğur E. ( Siyasi tespitlerden Ruanda’ya doğru uzanan bir yolculuk. İnsan bir yazıdan başka ne ister?)


Yılın Kahvesi: 2 Kasım 2011 tarihinde Çoğunluk gösteriminden evvel benim yaptığım kahve. Bu yıl çok kahve sıkıntısı yaşadık. Bazen içemediğimiz bile oldu yani. Kötüydü.


Yılın Keki: Tyrannosaur gösterimine Deniz’in getirdiği Tarçınlı ve öyle sanıyorum cevizli kek. Ispanaklı bile olabilir. Harikaydı.

Yılın En Allahsız Filmi: Hayvanlar Melekler ve İnsanlar (Cennet sandığımız gibi bir yer değilmiş. Bunu da bu yıl bu filmle öğrenmiş olduk.)


Yılın En Çok Seyirci Toplayan Filmi: Valla, ya  “Komşunun Evine Tamah Etmeyeceksin” ya da   “Çoğunluk” ama saymadım. Neyse.


Yılın En Az Seyirci Toplayan Filmi: Bunu da saymadım ama Tyrannosaur olsa gerek. Yazık ettiler. Beton gibi filmdi oysa.


Yılın En Kozmopolit Gösterimi: 40 Metrekare Almanya gösterimi. Alman’ından, İngiliz’inden tutun da göçmen Türk’üne kadar, hatta üniversite dergisinden röportaj yapmaya gelenine kadar bir sürü değişik insan vardı.


Yılın En İyi Sunumu: Uğur E. 40 Metrekare Almanya olabilir. Tam hatırlamıyorum olan bitenleri


Yılın En Kötü Sunumu: Kadın Hamlet’in ilk 6 dakikasında Uğur E’nin yaptığı sunum. Görüntüleri de var ama paylaşmıyor genç adam. Böyle var ya “Sınavlarım Var” falan diyor, “Kusura Bakmayın Hazırlanamadım” falan diyor, o derece yani.


Yılın Cümlesi : “Ben İslam’dan yola çıkarak baktığımda…” ( Öğleden Sonra Aşk gösterimi)


Yılın Akıllara Kazınan Öğüdü: Avrupa’yı çok gezmiş ve 43 yaşına kadar varoluşçu kalmış bir izleyiciden Rükneddin S.’ye: “Rükneddin kardeşim, sen Freud’u iyi okumamışsın, sana Freud’u güzel okumanı öneriyorum. Sonra otur bir daha izle bu filmi. Hep Freud bu. Hatta oturalım tüm Bergman filmlerini beraber izleyelim, konuşalım.”


Yılın En Tespiti: “Ben Avrupa’ya çok gittim ve İtalya’da polisler bu filmde olduğu kadar çabuk aşık olmazlar.” (Cennet gösterimi)


Yılın Seyircisi: Hediye Dumlu ve sarı saçlı hanımefendi. Adını öğrenince yazacağız.

 -------------------------------------------------

Ve Yine : Haydi gidip denize girin şimdi. Ya da şnorkel ve gözlük ile dalın. “Denizin altında ilginç olan ne var ki?


Rükneddin S. ve -az da olsa- Uğur E. / Mayıs'ta ve çeşitli zamanlarda

Hiç yorum yok: